bir mahşer yeri gibidir gün doğumuna kadar uykusuzluk. huzursuzlanmaların sebepsiz, gidişler nedensiz ve tüm işaretler anlamsızdır o an için. bir kara kedi girdi hayatıma, çağırdı çalı süpürgeli cadıyı. bir oldular ve darmaduman ettiler hayatımı. bir oldular ve dediler ki, bak sen bir fanisin ne kadar istersen iste gökyüzünde gezinemezsin, sihirli bir değneğe kavuşup mutlu sonlu masalları seçemezsin. sen mi karşı koyacaksın bize? hem de böyle acizce? anlamadım o gece, dönüp durdum yatağın köşesinde. güneşi görene dek uyumadım. güneşi görene dek yutkunmadım, gözlerimi kırpmadım. her gece o ten yakan sıcağa rağmen üşümelerim geçsin diye bekledim güneşi, ilk ışıklarının tenime değip saçlarımı okşarcasına güvende hissettirmesini. meğerse güzelim güneşte ortak olmuş onlara. kanmış çalı süpürgeli bi cadıya ve onun kara kedisine. sonra pişman olmuş... olmuşta ne fayda, yapmışlar yapacaklarını. bi gecede altüst etmişler tüm hayatımı. sabaha karşı uyurken ben, üç kişiydik. üç kişi başlamıştım hayatıma ve ölene dek böyle sürecekti yazılan hikaye. en azından ben ölene dek. birkaç saatlik uykum haram olmuş bana. birisi fısıldadı kulağıma. uyan, artık iki kişisiniz. hikayesi sonsuz bir kısır döngüyle taçlandırılmış kadersiz iki fani.