trofeumdziewczyna

yazıklarım, zararım ve ziyanım, ah’larım, yaralı dizlerim, kan çanağı gözlerim ve mor göz altlarım, kanamış dudaklarım ve dağılmış saçlarım. sen, benim üzerime hangi evini yıktın?

trofeumdziewczyna

bir gün söyle o yüreğimi parçalayan sözlerine, yıkıp tekrar onarmaya çalışmasınlar kalbimi, ben cümlelerinin ağırlığının altında ezildim. ellerim, kollarım kan revan içinde lakin tekrar koşturdum yamacına. beni yaralayan senken, yaralarımı sarmanı senden bekledim yine ve yine.

onyediyevaramadim

nihat ilhan, sana ev diye bakmak.
Reply

trofeumdziewczyna

duştan çıkınca bembeyaz oluyorum, gözlerim ile burnum ise kırmızı oluyor. saçlarımı tararken kendime “sen çok güzel bir çocuksun, istersen ağlayabilirsin. hiç kızmam.” diyorum. artık ağlayamıyorum dediğim noktada başlıyorum. kanlı cenazeye bomboş gözlerle bakan beş yaşındaki bir kız gibiyim. ben annem olsam bana çok fena bir tokat atar, sonra göğsüme basardım. ama ben olup buz gibi yürüyüp geçtim işte.

trofeumdziewczyna

bir sancı, iki sancı, üçüncüsü boynuna urgan. gözler yalancı, diller günahkâr ve türkülerden yanık ruhlar. bir nefes, iki nefes, üçüncüsü ateşin içine doğmuş kederler. unutma, fısıltılar zalim ve hayat en büyük kumarbazdır.

trofeumdziewczyna

bir boşluk var. bir eksik. bir kesik ya da çizik. kestim rahatladım. evet öyle yazıyordu kağıtta. içi dışından büyük, gördüğün gibi değil. sandığın gibi hiç değil. söylediğim gibi? hayır değil. eksik söylenir öyle her şey söylenmez. her şey dile geldiği gibi değildir ve her şey hiçbir şey demek değildir. palyaço demedi bunu, ben dedim. ben bazen öyle derim. kestim rahatladım.