s0ngul

Anlatamıyorum.

s0ngul

Gecenin sessizliğe büründüğünü zannedenler, yanılırlar. Gece, sessizliğe bürünmez, çığlıkları biriktirir ve o çığlıkları yalnızlara teslim eder. Bazıları da bunu "Gece sessizliğe büründü" olarak tanımlar. Hayır. Yanlış bir tanımdır bu. 
          Peki ya sabahlar neden bu kadar kargaşa içerisinde? Gülüşler, kahkahalar hep iç içe... Neden geceleri çığlıklar içimizde koparken, sabahları hiçbir şey yokmuş gibi devam etmeye çalışırız hayata? Peki olmayan bir şeyin devamı nasıl oluyormuş onu da bir anlatın hele bana(!) 
          
          Bazen boğazımda bir ekmek parçası ya da herhangi bir şey kalır. Herkese olabilecek bir şeydir. Doğal karşılanır. Hemen sırtıma yerim birer ikişer sert damgaları. Amaç boğazıma takılıp kalmış bir parçayı çıkarmaktır. Peki kalbime takılıp kalmış olan birisini çıkarmak için de işe yarar mı bu taktik? Eğer yarayacaksa, ben dünden hazırım. Vurun kalbime! Vurun! Daha sert! Ulan daha sert vurun. Öyle bir vurun ki, adı geçtiğinde kalkmasın şu tüylerim. Titremesin kalbim. Eskilere dalıp gitmesin beyinsiz beynim. Vurun ulan vurun! Vurun.
          
          Yok...
          
          Bu da işe yaramadı elbette. Anladım ki ne vurmak ne de vurmamak işe yarar birisini kalpten silmeye. Öğrendim artık. Öğrendim ki, kalple sevilen hiçbir şey, kalpten silinmezmiş... Kalple silinen her şey, kalbe geri de dönmezmiş. Ben seni kalbimle sevdim, silemedim. Yaşadığımız acıları kalbimle sildim, bir daha geri de döndüremedim. Ve bilir misin...
          
          Sen gitmedin. 
          Kalbim seninle gitti. Kalbim seni kalbimle sevip gitti. Ve işte bu yüzden, kalbim gidişini de silemedi...
          Kalbim, gidişini de silemedi. 
          Kalbim, gidişini de silemedi.
          Silemedi. Silemedim...