pheulia

bir süre önce burada yazıyorken aldığım nefesleri düşünüp, aranızda, sizinle aynı duyguları paylaşarak yaşıyor olduğum o döneme hasret doldum. kim bilir ne kadar vakit geçmiştir aradan ben buraya uğramayalı. yokluğumda da güzel şekilde andığınız, panomu es geçmeyip ardınızda bırakmadığınız ve böylelikle de yüzümü gülümsettiğiniz her an için teşekkür ederim. :)
          	elimde kalan bir kısımdan bahsediyordum sürekli. birçoğunuz da okumak istediğinizi bana söylemiştiniz gerek mesajlarda, gerek yayınlarda. o metnin bir başınalığı bana da biraz yük gibi geliyordu doğrusu. bu sebeple paylaşmak istedim. önceki kısımlara nazaran biraz daha uzun olduğu için de bu şekilde yayımlamak daha doğru ve içten göründü gözüme. daha fazla ertelemeyip bugün bu bahsi kapatmış bulundum. 
          	ileride umarım başka kurgularla, bambaşka hikâyelerle yeniden bir araya geliriz. inanın o anı iple çekiyorum. 
          	her birinizi öpüyorum doyasıya, iyi geceler, tatlı rüyalar :)

apolloniyos

apolloniyos

Ne zaman evin kapısından içeriye girsem. Pertugol ailesinin boynu bükük başları anımsatan kederli 
            fısıldayışları son bulurdu. Öyle oldu, neşesi bol bir ailenin sahip olduğu bu eve, her köşesine, girinti ve 
            çıkıntısına, köşe bucağına sinen ölümün kokusundan sebep, bir kez daha affetmedim kendimi. 
            Merdivenleri çıkıyorken, ardıma takılan kadının ayak seslerine isyan etmekten çok uzakta, yorgun ve 
            bitkindim. Yatak odamızın kapısını araladım, bozulmamış örtünün üzerine boylu boyunca bırakılan 
            tablonun yanı başına oturdum. Hemencecik, komodinin üzerine bırakılmış pansuman eşyalarını 
            kavrayıp dizlerimin önüne çöktü Taehyung'un annesi. Kanattığım parmağıma tutundu, sargiyi araladı, 
            yaramın üzerinden öptü. Bu yoksunluk öyle bir beterdi ki ölümün her türlüsünden, kapalı gözlerimin 
            ardında, cildime değen o dudakların âşığıma ait olduğunu düşleyerek sessiz sessiz ağladım. Önümde, 
            iki evlâdını kaybetmiş bir annenin ıstırabı çığlıklar eşliğinde saçlarımı çekiştiriyordu, ben şefkatten 
            mahrum bırakılmış işaret parmaklarımın yoksulluğuna iç çekiyordum
Reply