pheulia

bir süre önce burada yazıyorken aldığım nefesleri düşünüp, aranızda, sizinle aynı duyguları paylaşarak yaşıyor olduğum o döneme hasret doldum. kim bilir ne kadar vakit geçmiştir aradan ben buraya uğramayalı. yokluğumda da güzel şekilde andığınız, panomu es geçmeyip ardınızda bırakmadığınız ve böylelikle de yüzümü gülümsettiğiniz her an için teşekkür ederim. :)
          	elimde kalan bir kısımdan bahsediyordum sürekli. birçoğunuz da okumak istediğinizi bana söylemiştiniz gerek mesajlarda, gerek yayınlarda. o metnin bir başınalığı bana da biraz yük gibi geliyordu doğrusu. bu sebeple paylaşmak istedim. önceki kısımlara nazaran biraz daha uzun olduğu için de bu şekilde yayımlamak daha doğru ve içten göründü gözüme. daha fazla ertelemeyip bugün bu bahsi kapatmış bulundum. 
          	ileride umarım başka kurgularla, bambaşka hikâyelerle yeniden bir araya geliriz. inanın o anı iple çekiyorum. 
          	her birinizi öpüyorum doyasıya, iyi geceler, tatlı rüyalar :)

praiseyourname

"Sev, İncil'in ilk emri, sev. Tanrı'm, sevmemi emrediyor. Oysa ben bu hisse yabancı büyümüş bir gencim. Öyle ki... Sarılmanın ne demek olduğuna, iki bedenin şefkatle, saf bir istekle birbirine tutunuşuna yabancıyım. Hatırlayacağım, hissedeceğim ilk sarılmayı istiyorum sizden. Tanrı'mın ne söylediğini umursamadığınızı biliyorum. Buna rağmen... Sevin. Lütfen, beni sevin. Size karşılık vereceğim,"
          
          "Tanrı'na bir dahaki buluşmanızda söyle; bir dinsizin, O'nun ilk emrine, seve seve itaat edeceğini söyle."

faustsj

"Ellerimin üzerine kapandı elleri, hatırında olmayan bir adı umursamış gibi, heyecanla işaret parmağıma uzandı, sıcacıktı dudakları, öptükçe öptü. Sımsıkı kavramıştı bileğimi, boynuna dek tenini okşadım, ardından çıkık, diri diri gömülmüş insan bedenlerini andıran omuzlarına dokundum, göğsüm, bir ayağın gölgesiyle oraya buraya kaçışan kuş sürüleriydi. Kirpiklerimden asılıp da kendini bırakan iri bir su damlası dizime düştü." 

faustsj

"Tanrı'n seni bana yasak etti öyle mi? öyleyse neden böylesine baştan çıkarıcısın Jeongguk? Söyle bana. Zarif oluşlarıyla nam salmış hangi şehirli kadında var böyle ince bel? Hangi kadının dudakları henüz ıslatılmamışken bile davet ediyor uzun bir öpücüğe?" 

faustsj

12 aralık, 02.40
          
          Dizlerimde bir ağrı var. Gecelerdir geçmek bilmedi. Jeongguk, gürültüye düşmanım, bir bilsen ne de hasret düştüm o pamuk tarlalarında ilmek ilmek işlenen gerdanına, kavuşur muyuz dersin? rüzgara açıyorum kollarımı, kokunu bir bastırsam göğsüme ne acılar dinecek. 

faustsj

"Neyden noksan kaldıysam, tek tek keşfederek tenime sundunuz hepsini. Gençliğimin zayıflığında, erkekliğimin muhtaçlığında, ruhumun kırılganlığında döndü başım; asıl ben, asıl bendim mahvolan, siz, değmem sandığım bir ateşle yatağa attınız beni, ilk yanan ellerimdi."

faustsj

Seni, yoksunluğuyla sınandığın aile şefkatinden muaf tutan öz baban, kırk sekizindeki koskoca jeongguk'u dizlerine yatırıyor ve ona, gözleri bir parça kapanana dek kaybettiği biricik evladının çocukluk günlerini anlatıyor.

faustsj

"Kalan ömrüm boyunca varlığınsa bu sürgünün; yeminim olsun inandığına, korkum da endişem de yok, geçip gidecektir. Bir bahar yelinin ardına kattığı taze yapraklar gibi yolumuzu getirecektir ayaklarımıza. Senin, senin şu güzelliğin... susuzluğum bir tek bunadır."

faustsj

"Başka.. söyle, nerenden öpsün günahkâr aşığın?" alnına dökülen saç tutamlarını kavrıyorken, bir türlü doymak bilmediğim çehresinin her köşesine anı bıraktım, aklımdan geçiyordu. "unutma, aşkın; seni böyle istekli, böyle merhametli, böyle eksiksiz öper hep.."