Ne zaman evin kapısından içeriye girsem. Pertugol ailesinin boynu bükük başları anımsatan kederli
fısıldayışları son bulurdu. Öyle oldu, neşesi bol bir ailenin sahip olduğu bu eve, her köşesine, girinti ve
çıkıntısına, köşe bucağına sinen ölümün kokusundan sebep, bir kez daha affetmedim kendimi.
Merdivenleri çıkıyorken, ardıma takılan kadının ayak seslerine isyan etmekten çok uzakta, yorgun ve
bitkindim. Yatak odamızın kapısını araladım, bozulmamış örtünün üzerine boylu boyunca bırakılan
tablonun yanı başına oturdum. Hemencecik, komodinin üzerine bırakılmış pansuman eşyalarını
kavrayıp dizlerimin önüne çöktü Taehyung'un annesi. Kanattığım parmağıma tutundu, sargiyi araladı,
yaramın üzerinden öptü. Bu yoksunluk öyle bir beterdi ki ölümün her türlüsünden, kapalı gözlerimin
ardında, cildime değen o dudakların âşığıma ait olduğunu düşleyerek sessiz sessiz ağladım. Önümde,
iki evlâdını kaybetmiş bir annenin ıstırabı çığlıklar eşliğinde saçlarımı çekiştiriyordu, ben şefkatten
mahrum bırakılmış işaret parmaklarımın yoksulluğuna iç çekiyordum