Toprağın içinde gezinen yara bere dolu parmağımı avucuma doğru büktüm. Ellerime bulaşan nemli kahverengi, Taehyung'un git gide eskiyen teninden bana bıraktığı armağandı, dudaklarımın arasına, tadını alır ve bundan böyle esirgediği tüm sevgi sözcüklerini duyar gibi toprağı iliştirdim. Bir kolum, boylu boyunca yanına serildiğim mezarın üzerine uzandı, en son aklımda kalan soğuğundan eser yoktu, geceleri bir kentin tüm sokakları, bir sokağın tüm evleri, bir evin tüm odaları olan ihtişamlı göğsüne uzandığımın tahayyülüyle sarıldım toprağa. Lakin ne saçlarımı okşadı bir el, ne bakışları gözlerimde doğurdu kısır kadınların çocuklarını, ne de adimin tezahürüyle silah tutan düşmanca bir el devrildi okyanusun ortasına Bir daha gömdüm toprağa yüzümü, Tanrım merhamet eder de, dingin uykusunda huzurla bir olmuş çehresinden kısacık bir kesit görürüm umuduyla gözlerimi yumdum. Karanlıktan ötesiz, sessizlikten başka hiç, bir yokluğun ateşinde yanıp durdum. Bundan böyle Jeongguk şefkate bigāne, yirmi altı yaşında kimsesiz bir oğlan olacak, daha da yaş almayacaktı. Dilim ona söylemeye varmadı, işitecek olursa kaşları eğilirdi, dilimi büktüm, sustum.