n4m31sv1ctor14

"TAEDİUM VİTAE"
          	
          	"hayattan yorulmuş"

n4m31sv1ctor14

Hakan Günday, Kinyas ve Kayra
Reply

n4m31sv1ctor14

Hava o kadar sıcak ki bilgisayarım yazarken ısındığı ve ısındığı için kapanmasından dolayı hiçbir şey yazamıyorum. Sıcaktan ağlasam göz yaşlarım buharlaşır, ağlayamam da. MANASI YOK BU KADAR SICAĞIN!!

n4m31sv1ctor14

Bilgisayarım dayanırsa (kendisi tam bir drama queen. şahsen bu sıcakta benim tak diye kapanmam lazım.) the broken one'a bölüm gelebilir diye düşünüyorum.
Reply

n4m31sv1ctor14

Çok fazla yıl, çok fazla. Çok fazla nefret. Çok fazlaydın bana sen. Belki de ben sana. Ama bu kalabalık ve bunaltıcı yıllarda seni sevmeyi hiç bırakmadım. Oradaki nefreti boşver, benim aklım küçücük, almaz her şeyi. 
          
          Artık şeker istemiyorum, lütfen. Ceplerinden dökülen şekerleri, dudaklarından çıkan cümleleri, ellerimi kaplayan avuçlarını istemiyorum. Seni istemiyorum. 
          
          Beni bağışla, çok kabaysam eğer. Ama kalbim taşıyamıyor artık. Ona haksızlık edemem. 

remlupid

Çok sevdiğim bir şarkı var şarkının sözlerini yazacağım şimdi :
          
          And i'll be okay admiring from afar,
          Cause even when she's next to me we could not be more far apart,
          And she tastes like birthday cake and story time and fall. 
          
          Ne önceki sözler ne de sonrasında söylenenler bu sözler kadar anlamlı değil en azından şu an için, sözlere bir bak bizi çok yansıtmıyor mu? Saatlerce anılarını dinleyip keyif almadım mı, kahkahalar atarken sana hayranlıkla bakmadım mı? Bugün sandığının aksine çok özel eğer bugünü yaşamasaydık sence olduğumuz konumda olabilir miydik, birbirimize sahip olabilir miydik? Bazı günlerin lanetli olduğuna inanan insanlara inat edercesine bugünden bahsedeceğim, bugünün büyüsünü duyan insanlar bana inanacak. İnanacaklar çünkü sen varsın, iyi ki... 
          

n4m31sv1ctor14

@remlupid   
            you will remember
            when this is blown over 
            everything's all by the way
            when i grown older 
            i will be there at your side to remind you
            i still love you
            
            hayat benden bir şeyler aldığında çok sinirlenmiştim. aldıklarını geri istiyordum, onlarsız yaşayamazdım. ama öyle olmadı. hayat aldıklarını geri vermedi ve ben yaşamaya devam ettim. yalnız hayatın garip espri anlayışı beni hep güldürdü.
            
            hiç beklemediğim bir anda avuçlarımın içinde parlayan kusursuz bir inci bıraktı, sorgusuzca. o inci o kadar kusursuzdu ki... tüm denizleri, okyanusları fersah fersah arasalar, her taşın altına baksalar, yeri göğe çalsalar onun gibisini bulamazlardı. o incinin sihirli olduğunu da sonradan öğrendim.
            
            ben gözlerimde ışıltılarla incime bakarken onun beni dışardan gelen ruh emicilere karşı koruduğunu sonradan fark ettim. lanet ettiğim her günde daha da ışıldadığını ve beni daha iyi bir insan yaptığını sonradan fark ettim. o kadar güçlüydü ki ışıltısı tüm insanlığı değiştirebilirdi. 
            
            bugün çok özel, çünkü incim hiç parlamadığı kadar çok parlıyor.
            
            ben kaybettiklerim için ağlarken avucuma bırakılan incim bana çok şey öğretti. kıymetli anıları, gülüşleri, bende bıraktığı hayranlık ömrümün sonuna kadar devam edecek. sizi bilmem ama ben bu inciye sahip olduğum için çok şanslıyım. biricik incim, hayat ışığım, iyi ki var.
            
            sizin de bir gün incinizle karşılaşmanız dileğimle.
Reply

n4m31sv1ctor14

"Uzun bir hayat..." dedi. Yüzü seçilmiyordu, kambur vücudunu kalın, eski, yamalı bir kumaş kaplıyordu. Cüppesinin içinde küçücük kalmıştı. Çatallı sesi Elizabeth'in kulaklarını tırmaladı, içini ürpertti. Gürleyen gökyüzüyle damarlarındaki adrenalin daha da artıyordu. İnce ince yağmaya başlayan kar eski püskü cüppenin üzerinde bembeyaz kaldı, sonra ıslak izler bırakarak yok oldu.
          
          Bir elinin onun buruşuk, yaşlı eline kaptırmıştı. "Gözlerim beni yanıltmıyorsa ömrünün epey uzun olduğunu görüyorum," dedi yaşlı ses. Uzun tırnakları, tenine temas ettiğinde omurgasından aşağı bir ürperti hissetti. "Lütfen beni bırakır mısınız?" 
          
          "Geleceği öğrenmek istemez misin, sana her şeyi söyleyebilirim." Elizabeth korkak bakışlarını asla bu garip yabancıdan çekmiyordu. "İstemiyorum, bırakın gidey-" Elini daha sıkı kavramasıyla sözü kesilmişti. 
          
          "Bereketli bir ömrün olacak, belki de dört yılda bir yaşlandığın içindir..." Elini kurtarıp bu yabancıdan hızla uzaklaşmaya başladı. 
          
          Uzun bir hayat, güzel bir haber miydi? Yoksa çekeceği acılar asla son bulmayacak bir işkenceye mi dönüşecekti? Babası haklıydı, 29 şubat gerçekten lanetli bir geceydi.

n4m31sv1ctor14

gece gece nerden esti bilmiyorum, cigs after sex dinliyordum. apocalypse tam sirius ve elizabeth'e yazılmış gibi. özellikle "sharing all your secrets with each other since you were kids" (çocukluğumuzdan beri tüm sırlarımız birbirimizle paylaşıyoruz.) "sleeping soundly with the locket that she gave you clutched in your fist" (onun sana verdiği kolyeyi elinde sıkıca tutarak seslice uyuyorsun.) kısımları, ağlicam...