kaburgamyara

Yolum uçurum. Düşüncelerim intihar kokuyor. Ellerim yara. Dizlerim kan. Yollarım taşlı, yerle yeksanım. Düşe düşe yaşıyorum. Güçsüzüm. Biliyorum. Nefeslerimi kaldıramayan ciğerlerim var. Damarlarımdan zehir akıyor gibi, kıvranıyorum acıdan. Yorgunum, iliklerime kadar. Canım acıyor, ölüme kadar.

kaburgamyara

Yolum uçurum. Düşüncelerim intihar kokuyor. Ellerim yara. Dizlerim kan. Yollarım taşlı, yerle yeksanım. Düşe düşe yaşıyorum. Güçsüzüm. Biliyorum. Nefeslerimi kaldıramayan ciğerlerim var. Damarlarımdan zehir akıyor gibi, kıvranıyorum acıdan. Yorgunum, iliklerime kadar. Canım acıyor, ölüme kadar.

kaburgamyara

bir gece yarısı güneşi getiremem sana, kendi güneşimi kaybettim. sabahı sabaha ekleyip dokunulmamış bir gökyüzü veremem sana, kendi gökyüzümü kirlettim.
          
          gri hayaller kuruyorum, ıslak ve saki düşlerim var. yorgunum ama yürümeme engel değil. tükendim ama henüz nefes alıyorum hala ve düşmedim.
          
          kadınlığı öğretme bana, aşk senin avuçlarında değil. sevmiyorum seni, seviyormuş gibi davranıyorum. beğenmiyorum seni, beğeniyormuş gibi sarılıyorum. hiç özlemedim aslında, gelmesen de olurdu ve daha da huzurlu olabilirdi üstelik yatağın boş kalan yanı.  
          
          bir otel odasını dolduruyorsun benim için, ötesi değil. ikinci sınıf bir nevresimde çırpınan birisin, fazlası değil. sen de çok sevmiyorsun üstelik. eski sevgililerini anlatırken gözlerinin parladığını bilirim, bu sevgi öyle biricik değil ve farkında değilsin çıkmaz sokağımızın.
          
          huzuru menekşe kokusunda aramanın lüzmü yok, vazgeçelim. sardunya değiliz belki, düştüğümüz yerden can bulup kalkamayız ancak böyle de bir yere varamayız. bırak bitsin, bırak kopsun; bir kıyamet bin günahtan iyidir.
          
          bir sigara yakar, bir kaç kadeh içer kendimize geliriz, aşk meşk bize göre değil. bir sokağı turlar, vakit kalırsa galatada bir nara atar bu şehirden gideriz; aşk masalları bize nasip değil.

kaburgamyara

insanlığım kurudu. canım canımdan çekildi. artık o kadar çok ilaç kullanıyorum ki, değil gülmek ya da ağlamak; tepkisizlik bile külfet geliyor.
          
          nefes almak ağır geliyor. bazen diyorum ki içimden keşke biraz olsun kalbim dursa, sonra çalışsa. ya da çalışmasa.
          
          halim yok. renklerin canı yok. müzikler boğuk, yağmur pastel. usulsüz bir terleme geliyor arada üzerime. hiçbir şeye ilgim yok.
          
          birçok ilacı tepe dozundan biraz az kullanıyorum. artık birikti. vücudumda kan, çürük organ ve çözülmüş ilaç var sadece.
          
          can yok. canım iki uçlu bir uçurumun ortasında.

kaburgamyara

27.08

kaburgamyara

Zihnim mahrumluğunu çektiği alaboronın kargaşasına karışırken, kalbim felakete doğru çekildiğinden bir haberdi. Unut diye haykıran zihnime umut dolu küfürler savuruyordu adeta. Umuttan vad edemeyeceği beklentilerinin arkasında dağ gibi duruyordu. Belki en büyük dağı kurmuştu içten içe. Bir dağın yıkılması nasıl binlerce kayıba sebep olabiliyorsa onunda içindeki tüm inançları kendi yarattığı afette boğulmuştu. Susuzdu ama boğulmuştu, güçtü ama başarmıştı. Geriye hiç bir şey kalmayana dek yıkılmıştı felaketi üzerine. Son kalp atışlarını hissediyorum vücudumda. Göğsümü yerinden çıkaracak kadar attığı o gecede bile umut diyordu. Ellerimi yumruk yapıp göğsüme geçirdiğimde unut diyordum. Umut etmek unutmaktan zordu, zoru başaran kalbime mantığım ağır geldi. Umut mu? Unut gitsin.
Reply

kaburgamyara

birçok şey çok anlamsız geldi o gece. evin duvarlarıyla konuşur olduğunda, balkon demirlerine yasladığında başını anladın. umudunu yitirdiğin sabahlara uyandığında, kan tükürdüğün gecelerde anladın. sabahın ayazında kan çanağı gözlerinle, ardı ardına yanıp sönen sigara izmaritlerinle anladın. senin senden başka yerin yurdun yok kızım. artık anladın.