cigerinisokkalista12

Dağların dumanı hiç geçit vermez

cigerinisokkalista12

Bir çiftlikteiki erkek kardeşbabalarından kalma çiftlikte birlikte çalışıyorlardı. Kardeşlerden biri evliydi ve beş çocuğu vardı. Diğer kardeş ise bekardı. Her günün sonunda iki erkek kardeş ürünlerini ve kârlarını eşitolarak bölüşürlerdi.
          
          Günün birinde bekar kardeş şöyle düşündü;
          
          – Ürünümüzü ve kârımızı eşit olarak bölüşmemiz hiç de adaletli değil.Ben bekarım ve pek fazla ihtiyacım yok. Kardeşimin geniş bir ailesi var. Onun daha fazla ihtiyacı olur.
          
          O günden sonra bekar olan kardeş her gece evinden çıkıp, bir çuval tahılı gizlice erkek kardeşinin evindeki tahıl deposuna götürmeye itti.
          
          Bu arada evli olan kardeş de kendi kendine; 
          
          – Ürünümüzü ve kârımızı eşit olarak bölüşmemiz hiç de doğru değil. Ben evliyim, eşim ve çocuklarım var ve yaşlandığım zaman onlar bana bakabilirler. Fakat kardeşim yaşlandığı zaman ona bakacak hiç kimsesi yok. İlerde onun daha fazla ihtiyacı olacak.
          
          Böylece evli olan kardeş de her gece evinden çıkıp, bir çuval tahılı gizlice erkek kardeşinin tahıl deposuna götürmeye başladı. İki kardeş de yıllarca ne olup bittiğini bir türlü anlayamadılar. Çünkü her ikisinin de deposundaki tahılın miktarı değişmiyordu. Sonra, bir gece iki kardeş gizlice birbirlerinin deposuna tahıl taşırken karşılaştılar. O anda olan biteni anladılar. Çuvallarını yere bırakıp birbirlerini kucakladılar.
          
           
          
          Hayatın akışında kardeşlik bencilce sadece kendini düşünmek değil başkalarını da düşünmek ve kardeşçe paylaşmaktır.
          
          

cigerinisokkalista12

Eski zamanların birinde bir adam hayatın anlamının ne olduğuna takmış kafayı...
          
          Bulduğu hiçbir yanıt ona yeterli gelmemiş ve başkalarına sormaya karar vermiş.. Ama aldığı yanıtlar da ona yetmemiş. Fakat mutlaka bir yanıtı olmalı diyormuş.. Ve dolaşıp herkese bunu sormaya karar vermiş.. Köy, kasaba, ülke dolaşmış, bu arada zaman da durmuyor tabii ki ...
          
          Tam umudunu yitirmişken bir köyde konuştuğu insanlar ona
          -Şu karşı ki dağları görüyor musun, orada yaşlı bir bilge yaşar istersen ona git belki o sana aradığın yanıtı verebilir, demişler.
          
          Çok zorlu bir yolculuk sonunda Bilgenin yaşadığı eve ulaşmış adam. Kapıdan içeri girmiş ve bilgeye hayatın anlamının ne olduğunu sormuş .. Bilge “sana bunun yanıtını söylerim ama önce bir sınavdan geçmen gerekiyor” demiş . Adam kabul etmiş. Bilge bir çay kaşığı vermiş adamın eline ve içine de silme bir şekilde zeytinyağı doldurmuş.
          - Şimdi çık ve bahçede bir tur at, tekrar buraya gel ... Yalnız dikkat et, kaşıktaki zeytinyağı eksilmesin, eğer bir damla eksilirse kaybedersin..
          Adam, gözü çay kaşığında, bahçeyi turlayıp gelmiş. Bilge bakmış evet demiş "kaşıkta yağ eksilmemiş, peki bahçe nasıldı?"
          
          Adam şaşkın...
          - Ama demiş ben kaşıktan başka bir yere bakmadım ki ...
          - Şimdi tekrar bahçeyi dolaşıyorsun, kaşık yine elinde olacak ama bahçeyi inceleyip gel, demiş Bilge...
          Adam tekrar bahçeye çıkmış, gördüğü  güzelliklerle büyülenmiş, muhteşem bir bahçedeymiş çünkü ... Geri geldiğinde bilge adama "bahçe nasıldı" diye sormuş ... Adam gördüğü güzellikler karşısında büyülendiğini anlatmış. Bilge gülümsemiş "ama kaşıkta hiç yağ kalmamış" demiş ve eklemiş:
          - Hayat senin bakışınla anlam kazanır. Ya sadece bir noktayı görürsün, hayatın akıp gider, sen farkına varmazsın... Ya da görebileceğin tüm güzelliklerin tam ortasında hayatı yaşarsın, akıp giden zamanın anlam kazanır ... Hayatının anlamı senin bakışlarında gizli.
          
          
          

cigerinisokkalista12

Hintli  bir adam suda bata çıka ilerlemeye çalışırken yanına bir akrep gelir. Onu kurtarmaya karar verir ve parmağını akrebe uzatır ama akrep onu sokar. Hintli tekrar akrebi sudan kurtarmaya çalışır ama akrep onu tekrar sokar.
          
          Yakınlarındaki başka biri ona, sürekli onu sokmaya çalışan akrebi kurtarmaya çalışmaktan vazgeçmesini söyler. Ama Hintli adam şöyle der:
          
          Sokmak akrebin doğasında vardır. Benim doğamda ise sevmek var. Neden sokmak akrebin doğasında var diye kendi doğamda olan sevmekten vazgeçeyim?