En çok da şey canımı acıtıyor; yere göğe sığdıramadığım, içime, dışıma, kalbime sığdıramadığım sen, beni bir vedaya bile sığdıramadın.
Bir kere de sen yaz dememin üzerinden 4.5 ay geçmiş canımın içi.
Öylesine bittik, ölesiye bitiş bizimkisi. Sonu yazılmayan bir son. Ortada kalmış bir mısra, yarım kalan ama şairi bilinmeyen bir şiir.
Sana ithaf etmek istediğim şarkı çalıyor bazen hiç beklemediğim bir anda. Değiştirmiyorum, saatlerce o şarkıyı dinliyorum. Duymuyorum ama dinliyorum işte, zihnimdeki sesler dinlememe engel oluyor çünkü.
Ruhumdaki savaşlar arenanın ortasında devam ediyor ve ben o an hiçbir şey duymuyorum, âmâ ve lal oluyorum bir nevi.
En çok sen bırakmazsın derdim hep kendime. Çünkü yakınları vefat eden bir insan bilirdi en çok bırakılmanın ne kadar berbat olduğunu ve bırakmazdı işte, bırakmamalıydı, bırakmamalıydın.
Bıraktın canımın içi.
Bilmem kaç katlı binanın çatısında ellerimi bıraktın ve ben hâlâ o boşlukta savruluyorum.