Açıklanması zor duygular içindeyim. Şu birkaç günde onunla o kadar çok şey paylaştık ki. Yarın birlikte bilim konferansına gideceğiz. Evrim Ağacı, Asım Şengör, Ruhi Çenet ve Barış Özcan'ın da katılacağı konferans. Hep derdim ya, sadece kulüp ile toplandığımızda, turnuvalarda falan görebiliyordum onu. Bunun dışında hiç. O günler de sıfır iletişimle geçerdi, hiç konuşmazdık. Doğum tarihini öğrendim, sadece 5 yaş varmış aramızda. 7 8 diye gözümde boşuna büyütüyormuşum. Sigara içiyor, ama bırakılması imkansız bir şey de değil aslında. Sakalını da isterse kolayca kesebilir, tipinde herhangi bir kusur oluşturmaz, aksine daha genç görünür. Bunları bu şekilde sıraladığımda o kadar da imkansız ve uygunsuz görünmüyoruz aslında, bunu itiraf etmem gerek. Korkuyorum, çünkü arada kulüp var, onlarca ortak arkadaşlarımız var. Ya aramız bozulursa? Tekrar aynı ortamda bir araya geleceğiz, birbirimizin yüzüne nasıl bakarız? Neyse, düşünme öyle şeyler. Beni yıllardır tanımayan, görmeyen birinin birkaç gün içinde bu şekilde yakınlık göstermesi, benim ilgime farkında olmadan karşılık vermesi gerçekten çok ilginç. Enerji mi çekti, evrenin bir oyunu mu, kaderin işi mi, ne bu, bilmiyorum artık, ama çok garip olduğu bir gerçek. Bu akşam onunla konuşurken stresten öyle hale geldim ki, kusasım geliyordu artık. Yanlış bir şeyler söylemekten, yanlış yola sapmaktan, umut verme korkusundan çok ağır bir şekilde gerilmiştim. Bir de benim bünyem gerilimi hiç ama hiç kaldıramıyor. Onun etkisinden olsa gerek, bugün açıksözlülük modumu açık bıraktım ve ona çokça zihnimdekilerden bahsettim. Aklıma gelenleri süzgeçten geçirmeden pat diye koydum çoğu zaman önüne. Sanki dürüstçe her şeyi korkmadan söylüyor olmak beni rahatlatıyordu. Şimdi sonuca gelirsek. Aramızda oluşmaya yüz tutmuş minik duygu baloncukları var, ama ikimiz de sert manevralar yapmaktan korkuyor ve dikkatle ilerliyoruz. Birbirimize çok benziyoruz. Ve o çok güzel gülüyor.