18_Murat_18

Hayırlı Ramazanlar dilerim.

mrtckl

@ 18_Murat_18  Allah kabul etsin inşallah 
Reply

18_Murat_18

Birinci sual: 
          
          Bu büyük zelzelenin maddî musibetinden daha elîm, mânevî bir musibeti olarak, şu zelzelenin devamından gelen korku ve meyusiyet, ekser halkın ekser memlekette gece istirahatini selb ederek dehşetli bir azap vermesi nedendir?
          
          Yine mânevî cevap: Şöyle denildi ki, Ramazan-ı Şerifin teravih vaktinde kemâl-i neş’e ve sürurla, sarhoşçasına, gayet heveskârâne şarkıları ve bazan kızların sesleriyle, radyo ağzıyla bu mübarek merkez-i İslâmiyetin her köşesinde cazibedârâne işittirilmesi, bu korku azabını netice verdi.
          
          İkinci sual: 
          
          Niçin gâvurların memleketlerinde bu semâvî tokat başlarına gelmiyor, bu biçare Müslümanlara iniyor?
          
          Elcevap: Büyük hatalar ve cinayetler tehirle büyük merkezlerde ve küçücük cinayetler tâcille küçük merkezlerde verildiği gibi, mühim bir hikmete binaen, ehl-i küfrün cinayetlerinin kısm-ı âzamı Mahkeme-i Kübrâ-yı Haşre tehir edilerek, ehl-i imanın hataları kısmen bu dünyada cezası verilir. 
          
          Üçüncü sual: 
          
          Bazı eşhâsın hatasından gelen bu musibet bir derece memlekette umumî şekle girmesinin sebebi nedir?
          
          Elcevap: Umumî musibet, ekseriyetin hatasından ileri gelmesi cihetiyle, ekser nâsın o zalim eşhâsın harekâtına fiilen veya iltizamen veya iltihaken taraftar olmasıyla mânen iştirak eder, musibet-i âmmeye sebebiyet verir.

18_Murat_18

İHLASSIZ AMEL OLMAZ...
          
          Amelleri süte benzetirsek, o amelde Allah’ın rızasından başka güdülen bütün maksatları da suya benzetebiliriz. 
          
          Nasıl ki süte su katıldığında; artık süt gibi görünse de, süt olmaktan çıkar, aynen bunun gibi, Allah’ın rızası için yapılan salih amel sütüne; başka maksatlar hükmündeki suyu katarsak, o güzel salih amel de artık salih olmaktan çıkar. 
          
          Amellerini bu şekilde Allah’a satacağını zanneden adam da, sadece kendisini kandırmış olur.
          
          Böyle bir adamın halini şu örneklerle biraz daha iyi anlamak mümkündür:
          
          Örneğin bu adamın hali, para kesesini ağzına kadar çakıl taşlarıyla dolduran kimsenin haline benzer ki, herkes onu zengin zanneder, ama o elindeki kesenin içindekilerle bir ekmek bile alamaz.
          
          Veyahut, bu adamın hali, bir oda dolusu sahte parası olan adama benzer ki, herkes onun zenginliğine imrenir lâkin; o paralar onun hiçbir işine yaramaz ve onlar ile hiçbir ihtiyacını temin edemez. Hatta sahtekarlık yaptığı için, ceza görür.
          
          Allah’ım! Bizleri, yaptığı ibadetlerinde, yalnız senin rızanı ve sevgini kazanmak niyetinde olan, ihlâslı kullarından eyle… Amin

18_Murat_18

Yağmurdaki ölçü:
          
          Kur’an’da yağmur hakkında verilen bilgide, yağmurun gelişigüzel değil de belli bir ölçü ile indirildiğine dikkat çekilmektedir. Zuhruf Suresinin 11. ayetinde şöyle buyrulur:
          
          “O, belli bir miktar ile gökten su indirdi de, onunla ölü bir memleketi diriltti. (ve her yanına hayat) yaydı. Siz de böyle (kabirlerinizden diriltilip) çıkarılacaksınız.”
          
          Yağmurun gökyüzünden bir ölçü ve miktar ile indiği, yine çağımızdaki ilmi araştırmalarla tespit edilmiştir. Ölçümlere göre, yeryüzünden bir saniyede 16 milyon ton su buharlaşmaktadır. Bir yılda bu miktar 505 trilyon tona ulaşır. Bu, aynı zamanda bir yılda Dünya’ya yağan yağmur miktarıdır. Yani su, sürekli bir denge içinde, “bir ölçüye göre” dönüp durmaktadır.
          
          Yeryüzündeki hayatın devamı da, bu su döngüsü sayesinde sağlanır. İnsan sahip olduğu tüm teknolojik imkânları kullansa dahi bu döngüyü asla yapay olarak gerçekleştirmesi mümkün değildir.
          
          Eğer bu miktarda çok küçük bir değişiklik olsa bile, kısa bir zaman sonra büyük bir ekolojik dengesizlik ortaya çıkacak ve bu da hayatın sonunu getirecektir. Fakat hiçbir zaman böyle olmaz. Yağmur, Kur’an’da bildirildiği gibi, yeryüzüne her sene aynı miktarda inmeye devam eder.
          
          Yağmurdaki ölçü sadece miktarında değil, aynı zamanda yağmur damlalarının düşüş hızında da söz konusudur. Yağmur damlası ne kadar büyük olursa olsun, yeryüzüne düşme hızları belli bir limitin üzerine çıkmaz.
          
          Nobel ödüllü Alman fizikçi Philipp Lenard, çalışmaları sonucunda; yağmur damlalarının çapları genişledikçe, düşme hızlarının arttığını tespit etmiştir. Ancak düşme hızındaki bu artış, yağmur damlasının çapı 4.5 mm. olana kadar devam etmekteydi. Daha büyük yağmur damlalarında ise, düşme hızları saniyede 8 m.’yi geçmemektedir.

18_Murat_18

Hâlbuki yukarıdan aşağıya doğru bırakılan bir cisim yerçekiminin tesiri altında hızı artarak yere düşer. Fakat yağmur damlaları adeta yerçekimi kanununa meydan okurcasına sabit bir hızla yere düşer. Bu olayın hayati bir hikmeti vardır. Çünkü yer çekimi kanununa uygun olarak birkaç bin metreden yere düşen her damla yere tıpkı bir kurşun hızıyla ulaşacaktı.
            
            Acaba yağmur damlalarının kurşun gibi inmesine müsaade etmeyen rahmet sahibi kim?
            
            Elbette damlanın kendisi olamaz. Yerçekimi kanunu da olamaz Zira ikisi de bizi tanımaz ve bize acımaz. Bu işi biz de yapmadığımıza göre kim yapıyor?
            
            Ve milyonlarca damla aynı anda yere doğru inerken, rüzgârlarında etkisine rağmen birbirine değmiyorlar. Eğer ki yağmurun bu yağışında bir ölçü ve intizam olmasaydı, yağmur damlaları öyle tane tane değil, bardaktan boşanır gibi inecekti ve yeryüzü bu yağmurların tesiriyle harap olacaktı.
            
            Görüldüğü gibi yağmurun miktarından tutun, damlaların düşüş hızına ve iniş şekline kadar her şeyinde bir ölçünün olduğu asrımızdaki ilmi çalışmalar neticesinde anlaşılmıştır.
            
            Peki, sorumuz şu; Asrımızdaki bilim ve teknik ile ancak anlaşılabilen yağmurun indirilişindeki bu hassas ayar, bundan 1400 sene evvel hem de insanların bilim ve teknikten mahrum oldukları bir çağda nasıl haber verilmiş olabilir?
            
            Evet, eğer ki Kur’an’a Allah kelamı denilmezse o vakit Hz. Muhammed (S.a.v.) in asrımızdaki tüm bu bilim ve tekniğe tek başına sahip olduğunu kabul etmek gerekir. Hâlbuki bu da mümkün değildir.
            
            Zira peygamberimiz dost ve düşmanlarının tasdikiyle ümmidir. Yani okuma yazma bilmezdi. O halde Kur’an’da, yağmurun indirilişi ile ilgili, 1400 sene önce bilinmesi mümkün olmayan bu hassas bilgi onun Allah kelamı olduğunun delilidir.
Reply

18_Murat_18

Eski libas gibi aşıkın gönlü
          Söküldükten sonra dikilmez imiş
          Güzel sever isen gerdanı benli
          Her güzelin kahrı çekilmez imiş
          
          Sevdiğim değildin böylece ezel
          Aşkımın bağına düşürdün gazel
          İbrişimden nazik sandığım güzel
          Meğer pulat gibi bükülmez imiş
          
          Seyrani'nin gözü gamla yaş imiş
          Aşkı sevda cümle derde baş imiş
          Ben bağrımı toprak sandım taş imiş
          Meğer taşa tohum ekilmez imiş

18_Murat_18

Şeytan'ın Zehirli Oku
          
          Gözümüze toz veya herhangi bir şey gireceği zaman, bize zarar verir korkusuyla gözlerimizi kapatırız. Bu kapama işlemini yapmak için Allah insana göz kapakları vermiştir. Peki göz kapaklarının vazifesi sadece bu mudur? Göz kapağının tek vazifesi bu değildir. Çok önemli bir vazifesi daha vardır. Gözümüz aynı zamanda ruhumuzun şu aleme açılan bir penceresidir. Ruh bu alemi o pencerelerden seyretmektedir.  O pencereden ruha zarar verebilecek haram görüntüler girebilir..
          
          O halde Allah bize gözkapağını sadece gözlerimizi korumak için değil, ruhumuzu, kalbimizi korumak için de vermiş ve “Mü’minlere de söyle gözlerini sakınsınlar” ayetiyle bizleri uyarmıştır.
          
          Resulullah efendimiz  (s.a.v.) ise Harama bakmak İblis’in atılmış oklarından bir oktur. buyurmuştur. Acaba bizler gözümüze gelen maddi bir zarardan ani bir refleks gösterip korunurken aynı refleksi göz penceresinden kalbe haram bir görüntü gireceği zamanda gösterebiliyor muyuz? Yoksa  Şu zamanda açık saçıklık belasıyla iblisin zehirli okları yağmur misali  gözlerimize yağarken göz penceresinden giren bu zehirli oklara hedef mi oluyoruz?
          
          Unutmamak gerekir ki gözümüze giren maddi bir şeyden sakınmazsak belki gözümüz kör olur ama diğer gözümüzle görebiliriz. Ama göz penceresinden giren bir haram görüntü ile kalbimizin kör olacağını ve başka kalbimizin olmadığını unutmamalıyız.
          
          Ey Rabbimiz sen bizleri gözlerini haramdan sakınan iffetli müminlerden eyle.