-weixseo

En çok sesini aradım.
          	Gözlerinse asılı bıraktığın yerdeydi .
          	Gözlerini sildi zaman.
          	Dedim ya Eylül'dü.
          	Savruluşu bundandı kimsesizliğimizin.
          	Sonra dalgalar geldi dile, sonra bir mavilik aldı her yerimizi.
          	Nasıl hatırlıyorsan dünyayı, öyle.
          	

-weixseo

En çok sesini aradım.
          Gözlerinse asılı bıraktığın yerdeydi .
          Gözlerini sildi zaman.
          Dedim ya Eylül'dü.
          Savruluşu bundandı kimsesizliğimizin.
          Sonra dalgalar geldi dile, sonra bir mavilik aldı her yerimizi.
          Nasıl hatırlıyorsan dünyayı, öyle.
          

-weixseo

Tanrım biliyorum senden çok şey istiyorum.
          Ve biliyorsun ki artık bir başkası yok.
          Ve biliyorsun ki kalbim yarılacak.
          Biliyorsun ki geceler uzamaya başladı.
          Biliyorsun ki,
          "Yalnız hüznü vardır, kalbi olanın.”

-weixseo

Sorun şu ki tanrım, gömleğim önden yırtıldı. Gömleğim önden yırtıldı ve artık hiç kimseye masumiyetimi ispat edemiyorum. Bu bir kaza sadece ve sonucu değiştirmiyor. Kuyuda saklanıyorum uzun yıllardır. Gelip geçen kervanlardan saklıyorum kendimi. esir olmak korkusu, pazarlarda satılmak korkusu yapışıyor boğazıma. Kendi karanlığımda boğulmayı seçiyorum. Dışarı çıktığımda gökyüzünü ciğerlerime çekip, çocukları havasız bırakmak endişesi var üzerimde. Böylesi garip ve bir o kadar saçma endişeler taşıyorum. Oysa ne Meryem’in iffetinden şüphe etmişliğim var ne de Magdalena’ya bir tek taş attım.
          Gömleğim önden yırtıldı ve artık kimseye anlatamıyorum suçsuzluğumu.

-weixseo

Sanırım ben uzaklarda düşeceğim. Otobanda ölmüş kediler tırmalıyor zihnimi. Ben en çok ateş böceklerine kanıyorum. Sorun şu ki Tanrım; gömleğim bir kavgada önden yırtıldı ve ben kimselere anlatamıyorum. Kimseler inanmıyor gözlerimdeki yaraların gerçek olduğuna. Oysa ne Meryem’in iffetinden şüphe ettim ne de Magdalena’ya bir tek taş attım.
            Kalbime sıkışmış bir hayvan içimden kemiriyor bedenimi. Sık sık uyanmam bundan gece yarıları. Çalan her telefondan ürküyorum. Yastığımla başımı kapatıp kurtulmaya çalışıyorum. Söyleyebileceğim hiçbir şey yok. Artık buradan gitmelerini ve başka kâbuslara düşmelerini diliyorum. Bu gecenin hiç bitmeyeceğinden korkuyorum. Yaşlı kadınların hayatlarını çalıyor kargalar. Her sabah evlerin önünde siper tutuyorlar. İşte böylesi endişeler çınlıyor  kulaklarımda. Böylesi gereksiz, böylesi saçma.
Reply

-weixseo

Biraz inşirah lütfen!
            İstatistik tablolarında ölümler düşüyor payımıza. Gazete manşetlerinde tüketiyoruz hayatı. Hayata gözlerimi kapıyorum. Hayata kalbimi kapıyorum. Hayata ruhumu kapıyorum. Sesler ve ışık yok artık. aşk ve merhamet yok.
            Böylesi yoksuluz işte tanrım!
            Kentin büyük ve gösterişli binalarına sıkışmış ruhlarımız.
            Bir gün uzaklarda düşeceğim. Kimselerin tanımadığı yerlerde düşeceğim ve öylece kalakalacağım. bedenimden yayılan kokular rahatsız edecek iyi giyimli insanları. Korkarım bir gün uzaklarda düşeceğim. İşte böylesi korkular düşüyor birden üzerime ve ben ne yapacağımı şaşırıyorum. Kiminle konuşacağımı ve nereden başlayacağımı sözlerime. Kelimelerin, dişlerimin arasında sıkışacağından ve hep yarım kalacağından cümlelerin. Başlayıp da yarım kalmış aşklarım gibi. Tam söyleyecekken dilimin tutulduğu aşk itirafları gibi. İtiraf edilmemiş aşkların mezarlığına dönüyor kalbim. Ya yağmur bastırıyor o sırada ya da bir yaprağın dansına takılıyor gözlerim. Sık sık uzaklara dalıyorum.
Reply

-weixseo

Tanrım bu nasıl bir yorgunluktur?
            Uhud az önce sona ermiş gibi nefes nefese yürüyorum. sözlerin nasıl da yoruyor bedenimi.
            Sarsılıyorum, titriyorum, ateş vücudumu sarıyor.
            Gözleri çalınmış savaşçılar dolduruyor uykularımı. Kadınların çığlıklarıyla uyanıyorum gece yarıları. Yatağımdan ölü çocukların şarkılarını topluyorum sabahlara kadar. Şeytanın kirli tırnaklarından besleniyor kentliler.
            Işık, biraz ışık lütfen!
            Mabedlerin karanlığında günaha el açıyoruz.
Reply

-weixseo

- Diyelim ki gitmedim. Seninle beraber olmaya devam ettik. Ne değişecekti?

-weixseo

- Sabahları beraber uyanırdık. Ben senden önce kalkardım, Senin uyuyuşunu İzlerdim, sonra sen uyanırdın. Bana gülümserdin. Sonra, sabahlan çayı tek şekerli İçtiğini, günün diğer saatlerinde şekersiz içtiğini biliyor olurdum, o ilk şekeri ben atardım çayına, zarifçe eritişini izlerdim. Sonra, en çok boynundan öpülmeyi sevdiğini biliyor olurdum. Sonra dışarı çıkardık. Dışarda yağmur yağıyor olurdu. Biz şemsiyeyi almazdık. Sırılsıklam olurduk. Sonra sen bana sokulurdun. Ama saçağın altına hiç girmezdik. Sonra sen üşütürdün. Ayakların buz gibi olurdu. Ben sana en sevdiğin o mavi çoraplarını getirirdim. Sonra bayramları babaannenin mezarını ziyarete giderdik Hayatta en sevdiğin kadın için ağlayışını izlerdim senin. Hiçbir şey yapmazdım, gözyaşlarını silmezdim, seni teselli etmezdim. Orada öylece ağlayışını izlerdim. Başka insanların mezarlarının arasında dolaşarak, hayatın ne kadar şahane bir şey olduğunu düşünürdüm. Sonra.. sonra hiçbir şey yapmazdık. Öylece otururduk. Çok bilinmeyenli bu sorunun yanıtını arardik. Hayat bizi yalancı çıkarana dek, bulduğumuz cevapları doğru sanırdık.
Reply

-weixseo

Ne yapacağımı sanıyorsun ki?
          Tenin tenime bu kadar sinmişken
          Ömrüm azala azala akarken önümde
          Gittiğin gerçek bu kadar herkese benzerken
          Senin korkularını
          Benim inceliğimi doldurup yüreğime
          Bıraktığın boşluğu yonta yonta
          Binlerce heykelini yapacağım

-weixseo

Ne sular geçti böyle buzla buhar arası
          Ne kısa bir yazken o niçin hala bitmiyor
          Dumuş bir vakit bende sisli gece yarısı
          Çektirdiğin fotoğraf neden hiç konuşmuyor

-weixseo

Hayatımın rolünü oynadım başrolde sen de vardın
            Ne fırtınaydı ama o saçlarınla birlikte
            Ne güneşlere yandık var mıydı hiç hatırım
            Avluda oturmuştuk ellerin ellerimde
            Sana bir ara aklımda kalanları anlatırım
Reply

-weixseo

Döndüm ve dönüşümle düştü aniden dekor
            Sen yükseldin elinde kara bir kalem vardı
            Say ki her yanım ihanet kadar yazdı
            Ve çeşitli organlar olarak
            İnsanı yar eden vardı
            Var eden vardı aşkı
            Kelebek küllerinden bir şaraba yazarak
            Okumak budur
            Yani yağmur bekleyen toprağın durmaksızın kuruması
            Sana çok şeyler anlatmak istemem
            Kendi sesime kavuşasım kadardı
            Senaryo gereği doğdum
            Çocuklarım oldu her an ölebilirler
            Bel bağladım kimyaya
            Kendimi siyah elbiseler içinde
            Buldum hiç durmadan bir kızıla bakarken
            Durdum binlerce sene kendime ki ağlarım
            Anam babam diyorum her an ölebilirler
            Ölsünler ne çıkar
            En çok her boşluğu dolduran bir keder çıkar
            Allah kimseyi ölümden korumasın
            Ölüm olmasa bu rezil hayatın suyu çıkar
            Sen de gidip öldün ama kalıp da öldürüyorsun
            Ben de kalıp ölüyorsam senin dirinledir bu
            Bu kadardır işte ne kadar dersek o kadar olan hayat
            Herkes ölür gider biz yaşayıp kalırız
            Öyle bir kalırız ki
            Kadraj dağılır
            Ve dünya birer diri olarak bizi kabul edemez
            Yaşamak budur
            Herkes giderken kalmak zorunda kalmakla beraber kalmak
            Kadar kahpe ve yalan
            Kadar başımızın üstünde yeri var
Reply

-weixseo

Geç kaldık ve yanlışları güzeltemedik
            Erken varsak doğrular bakışı yakacaktı
            Çok sarhoştum yani hak ettim yaşamayı
            Evden kaçmıştım eve
            Tuza yara saçmıştım
            Bütün randevulara düzenli olarak geç kalmakta haklıydım
            Gök bana göre değildi yeri zaten hiç sorma
            Gök de kendine göreydi yerde zaten hiç durma
            Çıktım bir kapısını bulup yaşadıklarımdan
            Vardım ki seni sevdim
            Seni sevdim evler arasından bir evdin
Reply

-weixseo

Nefes alamadım diyorum sana. Nefes alamadım. Omzumdaki ağırlığın dahasını hissettim göğsümde. Kaburgalarıma çiçekler ekeceğim yaşta, birer birer mezar taşlarını diktim. Ölmeyen bir cesedi tabuta sığdırdılar, gıkımı çıkarmadım.