Kâbir beni ateşe doğru sürüklerken kabilesindeki diğer ifritler ateşin etrafında birer birer belirmeye başlamışlardı. Her şey rüyalarımdaki gibiydi tek fark şu an yaşadıklarım kâbustan ibaret değildi!
Her şey çok netti acıyı hissedebiliyordum durabilmek umudu ile tutunmaya çalıştığım toprak ellerimin arasından kayıp gidiyordu. Bu kuytu ormanı inleten davul sesleri kulağımı doldururken ateşin hemen yanında durdu.
Bulunduğumuz durum onlar için bir tür kutlama gibiydi. Etrafımda dönmeye başlayan şeyler gölge değillerdi hepsinin fiziksel özelliklerini net bir şekilde görebiliyordum. Asimetrik yüzleri siyah diş etleri ve kahverengiye yakın dişleri vardı. Hepsi bana lanetler yağdırıp yüzüme tükürüyorlardı.
Kâbir başımda dikilip olanları büyük bir keyif ile izliyordu. Aslında bu duyguyu biliyordum, Onur'u yakaladığımda bende onun gibiydim, beni yendiğini düşündüğü için üstünlüğünü vurguluyordu. Bu cinniler ile konuşmam mümkün olmayacaktı anlaşılan. Acele edip bir çıkış yolu bulmam gerekiyordu yoksa o rüya gerçeğe dönüşecek ve canlı canlı yakılacaktım!
Bütün sesler bir anda kesildi hepsi birer heykel gibi donup kaldılar. Hareket eden tek kişi Kâbir di tıpkı rüyamdaki gibi elinde asası ile yavaşça bana doğru geliyordu.Baş ucumda durduğunda asasını kaldırıp büyük bir hız ile göğsüme indirdi. Sivri uçlu odun parçasının vücuduma saplanışını hissettiğimde nefesim kesilmişti. İşkence ederken hiç acele etmiyordu. Elde ettiği zaferin tadını çıkarırcasına yavaş ve güçlü bir şekilde asasını daha derine itiyordu.
Acıdan kasılan vücudum işleri daha da zorlaştırıyordu, hareket kabiliyetimi tamamen kaybetmiştim. Bana asırlar gibi gelen sürenin ardından asayı hızla çekip çıkardı, canım tarifi olamayacak kadar acısada sonunda tekrar nefes alabiliyor olmak bir nebze beni rahatlatmıştı.
Açtığı yaranın acısı beynimi ele geçirmişti düzgün düşünemiyordum. Zihnimdeki tek şey katlanılmaz acıydı, refleks olarak elimi yaranın üstüne tuttuğumda bir şey fark ettim. Yara derin olmasına rağmen kanamıyordu! Zihnimde resmen şimşekler çakmıştı nasıl olur da bu detayı atlardım, ben bedenen burada değildim!
Sanırım kurtuluş yolumu bulmuştum. Ruhum burada olsa da maddi bedenim bu alemde değildi ancak hâlâ ona bağlıydım. Eğer bedenim uyanırsa ruhum geri çekilecektir, tıpkı rüyadan uyanmak gibi. Bir şekilde Hafsaya sorun olduğunu belli edebilirsem beni uyandıracaktır ama bunu nasıl yapabilirdim.
Ben çözüm yolu ararken bedenim inanılmaz bir acı ile tekrar kasıldı. Zar zor aralayabildiğim gözlerim bu ızdırabın kaynağını saptamıştı. Kâbir elinde tuttuğu ucu köz halini almış asası ile bana vuruyordu. İnsanın canını en çok yakan şeyin ateş olduğunu söyleyenler kesinlikle haklıydı. Hayatım boyunca böylesine keskin bir acı hissetmemiştim.
Bütün gücüm ile haykırırken gözlerimin önündeki görüntü kıssa bir anlığına değişti. Uzaklardan gelen cılız bir kadın sesi duydum. Sonrasında ise tekrar bulunduğum mekâna döndüm. Kâbir bana tekrar vurduğunda bu sefer görüntü daha netti kıssa bir anlığına görmüş olsam da burayı tanımıştım ve beni izleyen kehribar rengi gözleri görmüştüm.
Orası Mustafa hocanın evinin yakınında bulunan ormandı ve Hafsa beni uyandırmaya çalışıyordu. Hissettiğim acı azalmaya başladığında tekrar Berzah aleminde bulmuştum kendimi. Sanırım olanları anladım!
" Bütün yapabildiğin bu mu savurduğun onca tehditten sonra, öfkenin şiddeti bu kadarmı!" Zar zor çıkan sesim ile olabildiğince güçlü durmaya çalışıyordum. Eğer planım işe yararsa Kâbir beni buradan kendi elleri ile çıkartacaktı fakat bir terslik olması durumunda çekeceğim azabı misli ile katlamış olacaktım.
Ruhum bedenime bağlı olduğundan buradayken çektiğim acı fiziksel bedenimi de etkiliyor olmalıydı. Acının dozunun artmasını sağlarsam bu bedenimin kasılmasına ve şok etkisi ile uyanmama olanak sağlamalıydı. Şu an tehlikeli bir kumar oynuyordum ancak başka seçeneğim yoktu.
Kelimelerim amacına ulaşmıştı, Kâbir resmen öfkeden kuduruyordu elindeki asayı ateşe tututp sönmeye başlamış olan közü kor alev haline gelinceye kadar ısıttı. " Sana öyle işkenceler edeceğim ki cehennemi mum ile arayacaksın!"
Kor halindeki asasını alıp var gücü ile kalbimin üstüne bastırmaya başladı. Çığlıklarım o kadar yüksekti ki kendi kulaklarım bile acımaya başlamıştı. Göğüsme bastırdığı asa vücudumun üstünde hâlâ yanmaya devam ederken görüşüm buğulanmaya başlamıştı son hatırladığım şey var gücümle bağırmama rağmen kulaklarıma net bir şekilde ulaşan yüksek tiz kahkahalardı.
YN: Hepinizin mevlid kandili kutlu olsun arkadaşlar. Bu özel günde bölüm atmasam olmazdı :))
Sizce Ahmet Berzah aleminden kaçabilecekmi yoksa Kâbirin ellerinde "Cehennem azabı" çekmeye devam mı edecek🤔Her bölümde söylüyorum şimdi söylemezssem olmaz:)) Bölüm hakkındaki düşüncelerinizi belirtmeyi unutmayın, oy ve yorumlarınız için şimdiden teşekkürler:))
