Yenge...

13.3K 740 24
                                        



Bölüm benim çok içime sinmedi ama inşallah siz beğenirsiniz. Yeni bölüm perşembe günü eklenecek.Keyifli okumalar canlar. Olumlu-olumsuz düşüncelerinizi bekliyorum. Bu bölüm düşüncelerini tüm samimiyeti ile benimle paylaşan,hikayeme destek olan Şeyma Nur'a gelsin.Bakmayan ve okumayan pek yoktur içimizde ama eğer varsa hemen profiline girip Ömür Boyu Bedel,İncir Güzeli ve diğer hikayelerini okuyun derim (:













Eski dokusu hiç bozulmadan, zamana yenilmemiş, sanki İstanbul'un dışında kalmış bir mahalleydi Narlıdere.Yokuş aşağı inerken etrafına baktı Karadağlı, baharın gelmesi ile yaz temizliği başlamıştı evlerde, kadınları telaş almıştı. Kimi kapı önünde halı yıkıyor, kimi camlarını siliyordu.Camdan,cama atılan laflar,mahallede ki kaçınılmaz dedikodular kaynıyordu cıvıl cıvıl semtlerinde.Gözlerini açar açmaz sokağa koşan çocuklar,çığlık kıyamet oyun oynuyorlardı. Mahallenin evlerinde başlayan derin temizlik telaşı sayesinde hiçbir çocuğun elinde top yoktu,Allah korusun silinen camlardan birine gelirse ne olurdu mahalle teyzelerinin hali.Mahpustaki voltadan sonra bu yokuştan aşağı inmek Allah'a şükür sebebiydi Karadağlının.Her şeye şükredebilirdi ama hakkında çıkan dedikodu bu kadar alıp gitmişken bu gördüğü kadına şükredemezdi. Değme magazincilere taş çıkartacak olan Ayşe teyze karşıdan geliyordu ne yapacağını bir an düşündü Karadağlı sonra adımlarını hızlandırdı bu kadına yakalanırsa hali nice olurdu.Mahallede o Bahar denen kızla zaten dedikodusu yeterince çıkmıştı ve adı gibi emindi Ali o dedikoduların baş mimarlarındandı Ayşe teyze.Şimdi ona yakalanırsa lafa tutardı ve Ali ne derse desin aklından geçenlerden başka şeye inanmaz camlarda,kapı önlerinde onu hazırda bekleyen müritlerine yetiştirirdi hiç olmayan bir konuşmayı. Fırına bir an önce girip,kadına yakalanmamak için mücadele eden Ali,asıl sinirini bozacak olayın fırında başlayacağını bilmiyordu.


Daha içeri adımını atmadan dostlarının konuşmalarını duydu,ne konuştuklarını anlayamadan Karan puştu Ali'ye bakıp gevrek bir gülümsemeyle hiç duymadığı bir şarkı söylemeye başladı. Ne olduğunu anlamaya çalışırken şarkının sözlerini dikkatle dinleyince sinirden deliye döndü.

"Ali,Ali! bizim eve gel.Bizim eve gel. Kıskansın komşular çatlayı versinler." Karan puştu kafa buluyordu Ali ile. Dün akşam Bahar denen o cadıların evine gittiği bile ne çabuk duyulmuştu,bu dangalak herif ne ara duymuştu.

"Ne diyorsun lan sen sabahın köründe" dediğinde Karan'ın gülmekten konuşmaya hali yoktu ama Ali'nin kırmızı görmüş bir boğa gibi her an ona saldıracağını anlayan Mehmet girdi konuşmaya.

"Ne diyecek be Ali. Duymuş bir şarkı söylüyor gerzek" Karan'ın üzerine doğru bir iki adım attığı sırada fırındaki çırağın konuşmasıyla iyice deliye döndü.

"Şarkı öyle değil aslında Karadağlı Ali ağabeyim. Şarkının aslında Ayşe ismi geçiyor ama Karan abide sanırım dün akşam Bahar yengelerin evine gittiğini duymuş ondan söylüyor" Ne diyordu lan bu çocuk delirmek üzereydi Ali,yenge kimdi? Bu bacaksız çırak bile nereden duymuştu o cadılara gittiğini,iyice gerilen sinirleriyle,sesini kontrol edemeden bağırmaya başladı Ali.


"Siz ne saçmalıyorsunuz lan.Ne yengesi kim yenge? Ne olmuş gittiysem,lan Karan herkes her şeyi yapsın ama onca yaşadığım şeye rağmen sen nasıl yapıyorsun oğlum bunu? Benim gönlümü aşka kapadığımı bilmiyor musunuz lan siz? Küçücük kızında adını çıkartacaksınız,ben milletin ağzını kapamaya çalışırken en yakınımdaki adam dalgaya alıyor beni" lafını bitirdiği anda Karan'ın gülen yüzü solmuştu. O dostunu biraz kızdırmak istemişti,makara yaparlar diye düşünmüştü ama belli ki Ali'yi kırmıştı,ne diyeceğini bilemeyen mahcup bir ifadeyle baktı etrafına.

"Ya Ali ben öylesine biraz güleriz diye yaptım.Geçmişi sikeyim oğlum çık artık şu olayın etkisinden" ne kolay söylüyordu Karan çık artık şu olayın etkisinden demek ne kolaydı.

"Ne diyorsun lan sen hıyar herif etkisinden çıkıyım öylemi? Gördüğüm işkenceleri unutup,geçmişi geride bırakayım,8 sene güneşi görmeden geçen günlerimi sikeyim burada seninle makara mı yapıyım.Git işine Karan ben kalbini kırmadan git.Bu günlük eğlence bu kadar olsun beyler" Bekir,Mehmet ve Karan bu adamın onların Ali'si olmadığına tam anlamıyla emin olmuşlardı.Karan tam bir şey demek için ağzını açacakken susturdu Bekir onu ve ondan beklenmeyecek olan bir konuşma yaptı.

"Kimse sana güneşi görmeden geçen günlerini sik demedi.Kimse sana o siktiğimin ceza evinde yaşadıklarını unut demedi.Ama biz hepimiz sana kalbini hatırla diyoruz dost.O taşa dönmüş olan kalbini hatırla,Ali'yi hatırla,bizlerin senin her zaman iyiliğini istediğimizi hatırla ve buranın dedikodu yuvası Narlıdere olduğunu hatırla.Biz makarasına konuşup gidecektik ama madem bahsi oldu gitme lan kızın evine,etme meydanda kavga. O kızın adını bizim şakamız değil senin aşırı sahiplenici tavrın çıkarır unutma bunu" lafı bittiği an rüzgar gibi çıkıp gitti Bekir fırından onun peşinden de Mehmet ve Karan'da hiç konuşmadan çıkıp gittiler.Ellerini kafasına koyup,düşünmeye başladı Karadağlı.Boktan yere kırmıştı dostlarını,zaten geldiği günden beri kırıp,geçiyordu o koca adamları.Oysa onlar bunu hak etmiyorlardı,ama yapamıyordu bir türlü eski Ali olamıyordu,onlarla gülüp eğlenemiyordu,bu mahallenin ortasından bir karabasan geçmişle birlikte üzerine koşuyordu sanki.

Karan ve Mehmet ise sessiz bir biçimde Bekir'in dükkanın önünde oturuyorlardı. Sessizliği ilk bozan Mehmet oldu.

"Oğlum şuraya bakın.Bahar galiba fırına gidiyor,Ayşe teyzenin kafası koptu kızın ardından.Bitmez oğlum bu dedikodu bu mahalleli o kızı,Ali'ye çok kötü kırdıracak" dediğinde hepsi birden fırına doğru dönmüşlerdi yüzlerini.

"Bu kız Ali'ye bir şeyler hissediyor bakın haksız çıkarsam götüm! Ben anlarım ağabey hadi hayırlı işler olsun dükkana geçiyorum.Ne boktan bir sabah bu ya"diye söylenerek giden Karan'ın ardından herkes işinin başına geçmişti,iki adamında aklında aynı soru vardı,Karan haklı olabilir miydi? Belki diye düşündü Bekir,belki bu dedikoduların bir sebebi vardı,belki dostlarına kalbinin hatırlatırdı,belki dostlarının baharı olurdu bu güzel kız. İnşallah diye dualar etti Mehmet içinden o kız üzülmeden,bizim dostumuza derman olsa keşke diye dualar etti.Her ne kadar sabah biraz gerilseler de dosttu onlar,candan yakınlardı birbirlerine ve her zaman birbirlerinin iyiliklerini isteyeceklerdi.


Az önce olanların etkisinde dalgın bir biçimde oturan Karadağlı kapıdan giren kızı görünce şansına küfretti.Bunca dedikodunun üzerine birde bu kız her gün buraya annesinin yaptıklarını getirecekti,Allah biliyor şimdi ne kazanlar kaynayacaktı arkalarından. Kızın yüzüne hiç bakmadan eğdi kafasını önüne,bu sefer kararlıydı konuşmayacaktı bu kızla,tanımazdan gelecekti. Bahar'da bu herifin bu dengesiz hareketlerine anlam veremediği için sinirlendi.Nasılda dükkana hiç kimse girmemiş gibi davranıyordu,oysa daha dün akşam kendisiyle konuşlan bu dangalak herif değil miydi? Kapının ağzında elinde tepsi tam sırtını dönüp gidecekken geçen sefer geldiğinde onu kızdıran çırak konuşmaya başladı.

"Hoş geldin yenge.Ay Bahar ab.." dediği anda Ali masadan fırlayınca ürküp bir iki adım geri gitti Bahar.

"Çık lan dışarı.Bir kaç saat gözükme gözüme.Yenge ne lan yenge ne" diye avaz avaz bağıran adama şaşkınlıkla baktı,çırağında mahcup bir ifadeyle dükkandan çıkmasına hem üzüldü hem sinirlendi.Bu mahalle esnafı genelde her gelene yenge diyordu ne vardı ki çocuk birden öyle dediyse.

"Ne diye bağırdın çocuğa,niye mahcup ettin? " cümlesi bittiğinde Ali'nin gözlerinde gördüğü ifadeyle korktu Bahar,sanki karşısındaki adam her an saldırıya hazırlanan vahşi bir hayvan gibi bakıyordu.

"Hoşunuza gitti herhalde Bahar hanım yenge olmak.Ama kusura bakmayın ben rahatsızım bu durumdan" alaylı sesiyle konuşan adamın neyden rahatsız olduğunu anlamadı Bahar.

"Ne saçmalıyorsun sen sanane ister yenge olurum,ister abla.Ne var bu mahalle esnafı genelde yenge diyor herkese ağız alışkanlığı"

"Ne diyorsun kızım sen.Ne demek sanane. Bok ağız alışkanlığından günlerdir bitmeyen dedikodular yüzünden öyle dedi sana aldı ağzının payı.Bir daha biri sana yenge derse sende bozuver bir zahmet.He yok benim hoşuma gidiyor senle anılmak diyorsan keyfin bilir" Duyduklarıyla şaşkına döndü Bahar.

"Ben bilmiyordum.Sen kimsin de seninle anılmak hoşuma gidecek benim." Diyip bir hışımla arkasını döndü tam dükkanın kapısından çıkacakken o herifin sesini yine duymak iyice sinirlendirdi Bahar'ı.

"Bana bak kızım kaç senedir buradasın bilmiyorum ama bu mahalle böyle bir dedikoducu yerdi ben giderken ve geldim hala aynı. Muhatap olma benimle,sana bir şey sorarlarsa da tersle insanları bak işine.Birde o tepsiyi bırak"

"Bırakmıyorum tepsiyi falan. Banane sizin mahallenizin dedikodusundan,ben kendimi biliyorum gerisi boş laf.Haydi sana hayırlı işler" deyip kendini sokağa attı. Demek o yüzdendi yanından geçen herkesin Karadağlı diye fısıldaması,Bahar'ı görünce mahallelinin birbirini dürtmesi demek hepsi bu adamla adı anıldığı içindi.Elindeki tepsiye üzgün gözlerle baktı,annesi sabaha kadar hiç uyumadan yapmıştı su böreğini ne kadarda mutluydu eline üç beş kuruş para geçecek diye şimdi ne diyecekti annesine,o salak herife kızdım bırakmadım tepsiyi,çalışamazsın onlarla dese ne derdi acaba anacığı...Annesine onu üzmeden ve bu çıkan dedikoduları duyurmadan bir bahane bulmalıydı düşüncelerinden mahalleyi saran Bahar haykırmasıyla sıyrıldı.Haykırmak ne kadarda kibar bir tabirdi resmen böğürüyordu Karadağlı Ali dükkanın önünde Bahar diye.Bir an arkasına baksa da hızlıca önüne dönüp yürümeye başladı,ne diye bağırıyordu acaba bu herif kendisine kesin tepsiyi isteyecekti ama çalıştırmayacaktı annesini bu öküz herifle... Adımlarını iyice hızlandırmıştı ki ikinci bir Bahar haykırması sardı mahalleyi,kafasını yerden kaldırıp etrafına baktığında çoğu mahalle sakininin meraklı gözlerle kendisine bakıp fısıldaştığını gördü,madem dedikoduları çıkmıştı ne bok yemeye bağırıyordu bu dengesiz herif. Arkasını dönüp,burnundan soluyarak fırına doğru yürümeye başladı,şimdi gösterecekti günlerini o Ali denen adamada bu densiz mahalleliye de. Soluk soluğa fırının önünde durduğunda Ali'nin konuşmasına hiç fırsat vermeden birazda yüksek bir sesle konuşmaya başladı.

"Adımı mı ezberliyorsun sabah sabah Bahar'da Bahar diye.Ne var?"

"Ne adını ezberleyeceğim senin.Kıs o sesini herkes bize bakıyor ve tepsiyi git yoluna"

"Herkes bize senin böğürmen sayesinde bakıyor.Madem rahatsızsın çıkan laflardan ne bok yemeye bağırıyorsun arkamdan.Vermiyorum tepsiyi falan,çalışmayacak annem sizinle"

"Benimle öyle boklu falan konuşma kırarım bir tarafını.Çalışma konusunu annenle konuştuk hallettik ver tepsiyi git yoluna.Ulan tiyatromu oynuyor burada ne bakıyorsunuz?" İyice utanmıştı Bahar adamın lafıyla gerçekten de bütün mahalle durmuş onları izliyordu.Çalan telefonuyla irkildi ve birden telefonu cebinden almak için boş bulunup tepsiyi Ali'ye uzattı ve o anda yaptığı hatayı fark etti artık o tepsiyi o adamdan alamayacaktı,çaresiz bir biçimde o adam ağzını açıp konuşamadan hemen telefonunu cevaplandırdı.Murat arıyordu,bu sabah okula gitmeden Bahar'ı alacaktı ve birlikte tezlerini teslim edeceklerdi,aklına tezini teslim edeceği gelince hemen telefonu cevapladı Bahar.

"Efendim"

"Tamam canım gel sen.Ben zaten evden çıktım."

"Yok,yok girme mahalleye inerim ben aşağıya"

"Ay tamam o zaman bizim mahallenin meydanını biliyorsun oradayım hemen zaten"demesine kalmadan gördü Murat'ın arabasını,arkasında hala dikilen gerizekalı Ali'nin yüzüne bakmadan arkadaşının arabasına doğru ilerledi. Ali bir an gerildiğini hissetti bu kız ne bok yemeye mahallenin orta yerinde elin herifinin arabasına biniyordu,içinden geçen düşünceye lanet edip hemen sirkelendi, bu dedikodudan kesin kurtulmuştu işte Bahar'ı sevgilisi almaya gelmişti hem de tüm mahalle onları izlerken içinin rahatlaması gerekirken hala neden sinirli olduğunu düşündü,o küçük cadının da gülerek ön koltuğa kurulması iyice mi germişti onu?Hem o kılıksız zibidiyi de gözü hiç tutmamıştı.Elinde tepsi son sürat giden arabanın ardından baktı bir süre tüm mahallenin gözlerinin üzerinde olduğunun farkındaydı ama ne yapacağını bilmiyordu.Fırına girip tepsiyi ustaya uzattı.


"Bunları babamın dediği şekilde satışa sunun usta.Ben bir Karan'ın dükkana gidiyorum" deyip çıktı fırından.Meraklı gözlerin,fısıldananların farkında Karan'ın dükkanın önüne geldi.Sabah ki tatsızlığı halletmesi gerekiyordu madem her şey bok oluyordu,bari dostları yanında kalsındı. Tam adımını içeriye atıyordu ki mahallenin eski topraklarından tuhafiyeci Hayriye laf attı ama hem de ne laf atmak.


"Ali oğlum yaptığın hiç hoş değildi.Ne o öyle kudurmuş mart kedisi gibi çığırdın? Hem Bahar maşallah su gibi kız ne demeye bindirirsin elin herifinin arabasına a benim akılsız oğlum" diye söylenip Ali'nin konuşmasına fırsat vermeden dönüp dükkanına girmişti.Ortada bok gibi kalan Ali bu dedikodudan hiç kurtulamayacağını düşündü,ne yapmıştı,nerde günah işlemişti de bunları çekiyordu. Kadının dediklerini Ali gibi Karan'da duymuştu iki dost birbirlerine çaresiz bakarken Ali konuşmaya başladı.

"Çay var mı dostum? En iyisi bunca olana karşı oturup çay içmek" dediğinde iki dost birbirlerine sarılıp Karan'ın dükkanına girdiler. Karan biliyordu şuan Ali'nin içinde fırtınalar kopuyordu,hakikatten ama ne mahalleydi altı üstü bir olay almış başını nerelere gelmişti!


KARADAĞLI ALİ (Aşka Tutsak Adamlar Serisi-1)Where stories live. Discover now