34ஜ "O benim... Üvey kardeşim."

21.8K 1.1K 137
                                    

Arabanın ani bir şekilde öne doğru savrulmasıyla, düşmemek için kendimi zor dizginledim. 

"Nasıl lan!" diye gürlediğinde Berzan, bu arabanın ve arkadaki arabanın etrafını adamlar sarmıştı.

Daha önce görmediğim kişiler, silahını çıkarmış ve arabaya doğru uzatılıyordu.

"Berzan ağa, arabadan derhal in!" 

Berzan ağır küfürler savurarak arabadan indi. Şimdi ne oluyordu? Sadece bakıyordum ve şu duruma anlam yüklemeye çalışıyordum. Hızlı bir şekilde yanımdaki kapı açıldığında, bakışlarım hemen yan tarafa çevrildi. 

"İyi misin? Canını yaktılar mı?" diye sordu, mavi gözlü adam. Bu sırada ellerime, kollarıma ve ağzıma bağlı olan iplerden beni kurtarmıştı. 

"Beni buradan götür," dedim. Sesim yalvarma tonunda değildi. Ama taviz vermeyecek şekilde de değildi. Sesimde alttan altta 'ne olursun' iması geçmiyor değildi. Korku bedenimde zangır zangır titreşirken adam, arabadan inmeme yardımcı oldu. 

"Götüreceğim," dedi. "Seni Kerem'in yanına... Olman gereken yere götüreceğim."

Bu adamı tanımıyordum. Hiçbir zaman görmediğime de emindim. Ama içimden o güvenilir diyordu. Başımı hızla sallayarak yorgunluktan zayıflamış bedenime kollarımı sardım.

"Tamam," diyebildim bitkinlik kokan bir sesle. O'na gitmek istiyordum. Benim olan adama gitmek istiyordum. 

Beni kucağına aldığında, kollarımı boynuna sarmadım. Kollarım aşağı doğru sarkıyordu. Beni diğer arabaya götürürken, son kez arkama baktım. 

"Merak etme. O cezasını misli misli ödeyecek." Bir şey demedim. Doğrusu diyemedim. Bu kadar yorgunken fısıldamak ya da 'tamam' bile demek çok zordu. 

Artık ruhum bu yorgunluğu kaldıramamış ve gözlerini kapatmıştı. Uykuya dalmadan önce en son dilediğim şey uyandığımda sevdiğimin kollarında olmamdı. 

*************************

"Aşiretimin hanımağası... Karım... Güzelim... Bebeğimin annesi... Yalvarırım aç gözlerini. Öyle özledim ki seni... Şu iki gün öldüm, dirildim. Aç o kahverengi gözlerini, aç ki tekrardan gözlerinin içine bakarak Allah'a şükredeyim..."

Uykunun pençesinden tam olarak sıyrılamadım. Hala kulağıma gelen sesler uğultu şeklindeydi. 

Sanki karnıma dokunuluyordu. Sert, ama bir o kadar da yumuşak olan dokunuşlar karnımda ahenkle geziniyordu. 

Yüzümde kontrol dışı bir gülümseme oluştu. 

"Niye bu kadar uyudun ki? Ben sesini duyamadan, doya doya sarılamadan, doya doya öpemeden, hasret gideremeden, seni ne kadar özlediğimi haykıramadan, gözlerinin içine bakarak seni ne kadar sevdiğimi söylemeden, neden uyudun ki? Ama olsun... Allah'ıma şükürler olsun. Bu halini bile öyle bir özlemişim ki... İki gündür sensizlikten bittim ben... Öldüm, piştim, kavruldum, yandım." 

Karnımdaki baskı arttı. Sırtıma değen sert baskılar artınca gözlerim kendiliğinden yavaşça aralanmaya başladı. Alıştığım ve her defasında kendimden geçecek vaziyete getiren koku burnuma hızlıca sızmış, her zamanki etkinin aynısını daha uyanamadan aynı etkiyi vermişti. 

"Seni öyle bir seviyorum ki... Karım..." 

Kerem'in sessiz ama bir o kadar da güçlü çıkan sesi karşısında, uykunun pençelerinden tamami anlamda kurtulmuştum. 

Kerem, Kerem'in kollarındaydım. Ben huzurumun yanındaydım. 

Nasıl arkama döndüm, nasıl Kerem'e sarıldım bilemiyordum. O kadar hızlı bir şekilde yapmıştım ki... Kerem bir afallasa da bana hemen karşılık vermiş ve saçlarımı öpücükler sıralamıştı.

"Güzelim..." Büyük elleriyle yüzüme gelen saçlarımı geri ittikten sonra, beni özlemle dudaklarımdan öptü.

Öyle bir öptü ki; bedenimin tüm uzuvları titredi. İçimde kaynar kazanlar taşmaya başladı. 

"Özleminle öldüm..." 

"Ben de seni çok özledim, Kerem," dedim ve Kerem bana tekrardan sarıldı. "Böyle canım çok yandı, Kerem. Fakat kaçırıldığım için değil senden uzak da olduğum için..." 

Kokusunu ciğerlerime doğru çekip, ciğerlerimin çürüklüğünü gidermesini sağladım. 

"Bundan sonra yanımdan ayrılmayacaksın... Ben bu hatayı yaptım ve dersimi aldım. Sensizlik çok zor. Anlatılacak gibi bir şey değil. Çok zordu... Ben ne yapacağımı bilemedim. Nereye gideceğimi bilemedim. Sen benim her şeyim oldun, Zeynep..." 

Aşkla kalbim dolarken, midemdeki açlık hissi kendini oldukça büyük bir sarsıntıyla gösterdi. 

"Kerem şu an hiç yeri değil biliyorum ama ben inanılmaz açım... İki gündür yemek yiyemiyorum. Bebeğim ve benim şu an ihtiyacımız olan şey; yemek."

"O it yemek vermedi mi!" diye gürledi adeta Kerem. 

"Kerem, bak ben bu konuda konuşmak istemiyorum. En azından kendimi bir toparlayayım. Şimdi lütfen yemek yiyelim." Kerem'in yüzündeki o dehşet verici ifade giderken, yerine anlayışlı bir ifade geldi. 

"Tamam, güzelim. Sen ne zaman istersen. Ama o adama öyle şeyler yapacağım ki kendisi bile o kadarını beklemeyecek. Benim olana dokunana idam bile ağır kalır..." 

"Kerem..." diyebildim zorlukla çıkan ses tonumla. Kerem sertliğinden taviz vermiyordu. Bu sefer gerçekten de çok ağır şeyler yapacağını hissediyor ve bundan çok korkuyordum. 

"Bunları konuşmayalım, güzelim. Sen bu geçen iki günü unut. Hatta o günleri ben sana unutturacağım. Benim kadınımın canını yakmaya tenezzül eden o adamı hafızandan silip, o sevdiğim aklına o günün yerine, kendim yer edineceğim." 

"Senden ve bebeğimizden başka hiçbir şey düşünemiyorum ki ben..." Kerem dudaklarıma uzun bir öpücük ısmarladı. 

"Kısa bir tatile çıkacağız. Çok yorulduk. Bir süre Mardin'den uzak kalacağız. Sen ne dersin?" Gülümseyerek kafamı salladım. Gerçekten harika olurdu. 

"Süper olur!" 

"Pusat'a ve Güneş'e bir şey deme lütfen. Onlara özellikle söylenmedi bu kaçırılma olayı." 

"Kaçırıldığımı koca Mardin bilirken, Pusat ve Güneş nasıl öğrenemedi?"

Kerem sıkıntılı bir nefes verdi. "Baya zor oldu." 

Güldüm. "Eee, yemek ne oldu?" dedim sabırsız bir halde. Kerem gülerek kalktı. Aklıma gelen soru ile konuşmak için dudaklarımı hızla araladım. 

"Kerem, beni kurtaran o adam kimdi?" 

Kerem dondu. Bedeni ani bir şekilde kasıldı ve hareket edemedi. Onun gerilmesine anlam verememiştim. 

Kerem cevap vermekte tereddütte kalmıştı ama sonra kafasında bir şeyler düşünerek yanıt verdi. 

"O benim... Üvey kardeşim." 

#BölümSonu

Bölüm tekrardan yazıldığı için  bu kadar kısadır. Bir rüya sahnesi vardı ama ileri ki bölümlerde göreceğiniz için o sahneyi tekrardan yazmadım. Okuduğunuz için teşekkür ederim :)

Aşiretin HanımağasıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin