Bölüm neden geç geldi? Buradan -hasta yatağından-
herkese selamlar gönderiyorum. İkinci olarak da hep aksiyon hep aksiyon nereye kadar değil mi? Biraz da Gazel bizden bir gün yaşasın.İthaflar:
@Sd-Kpln
@ZeyneoSayrs1
@yzrkpln
@EceSude27
@bilgenu
@emirhancoka
@MelooveXD
@miusa_86
@ilayda150
Keyifli okumalar.!.
-#-#*#-#;#+!/#+#/#-#-#/#++!-#+?#/++#+/
Tek kelimeyle nefesim kesilmişti. Tamam bu tabir genelde filmlerdemerdivenlerden inen fıstık gibi kıza söyleniyordu ama benim de şaşkınlıktan nefesim kesilmişti. Ciddi olarak söylüyordum, nefes aldığımı kesinlikle hissetmiyordum.Bunun sebebi neydi? Ağır şaşkınlık ve çok az(!) korku.
Titreyen ellerimisaklamak adına masanın altına aldım. Babamın gözleri şaşkınlıkla bana bakıyordu.Gözlerindeki duygular fazlasıyla inanamazlık ve tahminimce gelecek korkusuydu.
Benim de gözlerim babama kilitlenmişti.
O anda hiç tahmin edemeyeceğim bir şey oldu.
Masmavi gözlü, sarışın, mankenlere taş çıkartacak bir fiziğe sahip kadın gülümseyerek yanıma geldi ve Doktor Cihan ile konuşmaya başladı:
"Oo! Sevgili doktorumuzla sonunda tanışabildik. Yeğenim Arya ile tanışmışsınız. Kendisi okuldan vakit bulabilirse bana yardım ediyor." diyerek gülümsedi. Bu kimdi ve bana neden yardım ediyordu? Ama şimdiden ona bayılmıştım. Ben de yapmacık gülümsememle doktora baktım. Babamın şaşkın bakışları alaycı bakışlara dönüşürken Doktor Cihan'a döndü. Neyseki dönmüştü. O anda çok derin bir nefes verdim. İki adam tekrar sohbet etmeye başladı.
Başından beri merak ettiğim o soruyu sordum:
''Siz kimsiniz?'' Kadının mavi gözleri kısılırken konuştu:
''Asıl sen kimsin kaçak garson?'' Ben mi? Ben gelecekten gelen eski garsonum diyemedim. Onun yerine gözlerimi kaçırmakla yetindim. Sağ elini omzuma koyarken konuşmaya devam etti: ''Rahat ol! Kim oluğunu biliyorum Gazel. Anlaşılan o ki notumu okumuşsun. Bu kadar erken gelmeni beklemiyordum. Beckham.'' diyerek tanışmak için elini uzattı. Bir dakika! Kütüphanedeki üç gözlü Beckham ile karşımdaki manken gibi olan Beckham aynı kişi olamazdı. Biz buna evrim derdik ancak.
''Si-siz.'' diyerek kekeledim başlangıçta. Sonra toparlanarak ayağa kalktım ve bağırmaya başladım. Babamın burada olması bile umurumda değildi. ''Sizin yüzünüzden abim bana gıcık bir araba aldı ve buraya gelebilmek için uslu kız olmak zorunda kaldım. Bu da yetmezmiş gibi kütüphanenin tozlu raflarında bir gün geçirdim.'' Evet, sonuncusu tam bir işkenceydi. Gözlerimi kafeye çevirdiğimde herkesin meraklı bakışları bizdeydi. Devir aynı devirdi sanki. Sonuna da ekledim: "Hala."
Dudakları hafif bir tebessümle şekillenirken herkesten kibarca özür dileyerek beni bileğimden tuttu ve çekti. Bu fiziğe bu güç? Doğru ya! O bir mutanttı.
Beni yemek yapılan yere sürüklerken etrafa mutlu mesut gülücükler saçıyordu. Ah o melek gibi gülümsemesi olmayacaktı! İnsanlar o zaman bir sorun olduğunu anlayabilirlerdi. İçerdeki herkesi müşterilerin önündekinin aksine kabaca kovarken kalmıştık teke tek. Görkem? Şu an tam da sana ihtiyacım vardı. Neredeydin? Zar zor yarı aralık kapıdan baktığımda garsonluğu unutmuş, kızlara asıldığını görmüştüm. Boşvermiştim artık.
Elleri boynuma giderken refleks olarak çekilmiştim.
''Seni öldürmek gibi bir amacım yok, gelecek sana bağlıyken.'' Başladık mı yine şifreli konuşmalara? Kaşlarım çatılı onu izlerken o elini kolyeme götürüp bir süre inceledi. O kolyeyi taktığımı size söylemiş miydim?
''Ne yapıyorsun?'' diye fısıldadım. Konuşacak mecalim mi kalmıştı?
''Bu kolyeyi sana kim verdi bilmiyorum ama sana değer verdiği ortadaymış. Bu malzeme çok değerli. Mutantlar kendi zamanlarından uzaklaştıklarında güçlerinde bir zayıflama olur. Seni getiren arkadaşında olduğu gibi. Bu ise seni her daim güçlü kılacak bir şey.''
Hatırlamaya çalıştım. Bunu bana veren kişi bu zamanlardan birisinde vermişti. Sarı saçlı, mavi gözlü bir çocuktu. Bunu bulduğumdaysa Doğan sanki yanıbaşımdaydı. Doğan! Gerçekler yüzümde olumsuz bir iz bırakırken annem ile babamın -şu an içerde oturan adamın- bir zamanlar süper mutantlar üzerinde deney yaptıklarını fark etmiştim. Bu da bu dünyaya -mutant dünyasına- ilk adım attığımda Corin'in anlattığı onlar üzerinde birtakım deneyler yapan genç bilim insanlarını açıklıyordu.
''Bunlar gerçek olamaz.'' diye kendi kendime mırıldandım.
''Daha hiçbir şey bilmiyorsun üstelik. Bu dünyaya adım attığında kendini küçük bir çocuk gibi hissedersin. Soracak fazlasıyla sorun ve keşfedeceğin onlarca yeni olaylar vardır. Bu her çocuğun kendi kimliğini araştırması gibi her mutantın da kim olduğunu sorgulamasına yol açacak yepyeni bir dünyadır.'' Başımla onu onayladım ve merakla dinlemeye devam ettim. ''Gücünün sınırını merak edersin en çok da. Gazel senin gücünün sınırı yok. Çünkü senin gücün yok.'' Pardon? O zaman etrafımdakiler ne diye dil döküyordu? ''Sen ve gücün bir bütünsünüz. Ne eksiği ne fazlası. Olması gerektiği gibi. Yani sakın onu kaybetmeye kalkışma. O olmazsa sen de olmazsın.''
Alaycı ama daha çok korku barındıran bir kahkaha döküldü dudaklarımdan. Ahahahaha! Neymiş? O yoksa ben de yokmuşum? On altı yıl boyunca gücümün varlığından haberim yoktu be kadın!
O anda içeriye Görkem girdi. Şaşkınlıkla gri gözleri bize bakıyordu.
''Yakalandın mı? Dedim sana ben müşteri olmak daha mantıklıydı.'' Öyle mi söylemişti? Beni hızla bileğimden çekiştirerek erkekler tuvaletine sürüklemeye başladı. Bakın altını çiziyorum: erkekler tuvaletiydi. Kurtulmaya çalışmayı bırakıp ona açıklamayı denedim:
''Delirdin mi sen?'' Genellikle açıklamalar böyle başlamazdı ama neyse. ''O kadın Beckham'dı-'' Sözümü keserek alayla devam etti:
'' Kendine gel Gazel. Annem bana o leydiyi uyumadan önce masal olarak anlatırdı. Büyü biraz! Artık o masalların gerçek olmadığını biliyoruz.''
Ve bizi içine çeken bir girdap...
Gözlerimi açtığımda kafedeydik ve evet erkekler tuvaletindeydim. Hızla dışarı çıkarak personel kısmına girdim ve normal kıyafetlerimi giyerek onu beklemeye başladım. Havalı çocuk tavrıyla geliyordu. İnanamıyordum ya! Cevapları bu sefer de kaçırmama neden olan kişi bana gülen görkemli şeydi.