Evlat Katili

806 43 4
                                    

Evlat Katili

“…Olur ki, hoşlanmadığınız bir şey sizin için hayırlı olur. Olur ki, sevip arzu ettiğiniz bir şey sizin için şer olur. Doğrusunu Allah bilir, siz bilmezsiniz!”   (Bakara, 216)

Uzun yıllardır bu sevinçli haberi bekliyordu. Sanki ayakları yerden kesilmiş heyecanından uçuyordu. Hemen beyine, annesine, ne bileyim, onun derdini yüklenen herkese bu müjdeli haberi vermeliydi. Hızlı hızlı hastane merdivenlerinden indi. Gördüğü herkese gülümsüyordu. Kapıdaki dilenci çocuğa çıkarıp 20 milyon verdi. Çocuk şaşkınlık içinde gözleri faltaşı gibi açılmış:

“-Bu çok değil mi abla?” diyebildi.

Tebessüm ederek yolun karşısına geçti. Bir taksiye binip doğruca beyinin dükkânına gitti. İçeride müşteriler vardı. Telaşla içeri girince beyi:

“-Ne oldu Hatice?!” dedi. Hatice:

“-Seninle çok önemli bir konuyu konuşmam lâzım. Burada olmaz!” deyince, beyi merak içinde onu bir çay bahçesine götürdü. Hatice hanım, beyini sakinleştirmeye çalışırken kendi içi içine sığmıyordu:

“-Muratçığım, sâkin ol şimdi, sana bir haberim var! Duyunca lütfen heyecanlanıp bağırma!” Beyi daha bir meraklanmış ve:

“-Hadi ne olduğunu anlatmayacak mısın?” deyince, Hatice hanım, sırrını beyinin kulağına fısıldadı.

“-Hâmileyim!..”

Beyi önce duraksadı, sonra:

“-Allah'ım, Sana şükürler olsun!” diye bağırmaya başladı. Âdetâ çocuklar gibiydi, yerinde duramıyordu. Bütün gücüyle çığlık atmak ve “baba” olduğunu bütün dünyaya ilân etmek istiyordu. Herkes başlarını çevirmiş tebessümle onları izliyordu.

Murat bey:

“-Hatice, ben bile unuttum, kaç yıldır bu bebeğin yolunu gözlüyoruz!..” dedi.

“-10 yıldır, Murat'ım, 10 yıldır!..” dedi Hatice hanım.

Murat bey, annesine, akrabalarına telefon açıyor; Hatice hanım da sevinç gözyaşlarıyla onu seyrediyordu…

Sanki evliliklerinin en güzel günlerini geçiriyordu Hatice… Ne istese ânında oluyordu. Kahvaltısı yatağına geliyor, bir dediği iki edilmiyordu. Hem şaşkın, hem de sevinç içindeydi.

Kayınvâlidesiyle de problemleri sanki bir anda bitmiş, ana-kız gibi olmuşlardı.

Hamileliğin üçüncü ayında, doktor, ultrasonla bebeği inceliyordu. Birden yüzü değişti. Hatice'nin kalbinin atışı değişmiş, bakışını doktorun mimiklerine odaklamıştı.

Doktor sıkıntıyla Murat beyi de çağırdı. Hatice'yle beyi çok korkmuşlardı. Neler oluyordu. Doktor:

“-Sizi üzmek istemem, ama gerçekleri söylemem gerekiyor. Bu çocuğun beyninde bir tümör var. Doğarsa zekâ özürlü olacak. İsterseniz hemen kürtaj yapalım, isterseniz bir hafta düşünün. Sonra karar verirsiniz.” dedi.

Hatice olduğu yere yıkıldı. Beyi ise o kadar şaşkındı ki, gözü Hatice'yi bile görmüyordu. Sevinç yumağı olan evleri bir anda mâtem ocağına dönmüştü. Kimsenin ağzını bıçak açmıyordu.

Haberi, yavaş yavaş bütün akrabaları duydu. Herkes akıl vermeye başladı.

“-Nasıl uğraşacaksın onunla. Biz, akıllı çocukla bile baş edemiyoruz, aldır gitsin!..” diyenler bir tarafta…

“-Müftüye danış, günah!..” diyenler, “Onunla her gün uğraşırken tahammül edemez, sonunda sert davranmaya başlarsın. O zaman her gün vicdanının kâtili olacağına, bir kere aldır, bir kere kâtil ol!..” diyenler…

Dini HikayelerWhere stories live. Discover now