~yeni bölümden kısa kesit~
Ne kadar içi boş gibi olsada içini yakan göz yaşlarını hissediyordu Arin. Üç gündür akıtıp çare aradığı yaşlar. Bakın dediği gölgeleri ona işkence ediyordu üç gündür. İçindeki küçük kıza ulaşamıyordu. Yardımına en çok ihtiyaç duyduğu çocukluğu onu terk etmiş gibiydi.
Arin kocasının hiddetle ona çarpan göğsünden hafifçe geri çekildi ve kendinden ummudağı bir donuklukla dudaklarını araladı.
"Dokunma bana." Karısından duyduğu bu iki sözcük öfkeden deliye dönen adamı dumura uğrattı. Ellerini ateşe değmiş gibi geri çekmişti. Kadından bu cümleyi ilk kez böyle bir tonda duymuştu. Karısı onunla ilk kez böyle konuşmuştu. Üç gündür ulaşmaya çalıştığı kadının ona dediği bu şey içine dokundu.
Arin dönük gözlerini yerdeki elbiseye dikti yine ve adamın yanından geçerek yerden elbiseyi aldı ve katlamaya başladı. Adar kadını öylece izlerken Arin tekrar konuştu.
"Telefonda ne duyduysan o. Ben artık bu evde durmuyorum. Babamın evine dönüyorum." Adar az evvelki öfkeyi yine hissetti, yumrukları sıkılaşmıştı.
"Ne demek babamın evine dönüyorum? Hangi hüküm seni bu evden çıkartır Arin!" Arin adamın dediği ile iç çekti. Babamın evi cümlesi bu kadar ağır olmamalıydı.
Arin babasının evinden çıktığı günü hatırladı. Bir hüküm onu o evden çıkarmış bu eve getirmişti. Ve şimdi yine bir hüküm onu bu evden çıkaracak ve baba evine götürecekti. Ama bu hükmü Arin vermişti. Gönlü başkasında olan adam ile aynı evi paylaşmayacaktı.
"Bir hükme ihtiyaç varmı ağa?" Adar ona dokunmamasını söyleyen kadını kendine çevirdi. Kehribar gözleri kahveye dönmüştü.
"Seni bu eve sokan hükme evden çıkarken de ihtiyaç var kadın! Sen evliliği çocuk oyuncağı mı sandın? Ben seni boşamadıkça bu evden çıkamazsın!"