- Neye inanırsın peki?
• Bir sürü şeye.
- Neymiş onlar?
• Kitap, müzik, sanat. Böyle şeyler. Bunlar benim için değerli şeyler. Medeniyetin temel taşları. En azından bir zamanlar benim için değerleri vardı. Ama artık o kadar da değerli değiller galiba.
- Neden?
• İnsanlar değer vermeyi bıraktı. Belirli bir noktaya kadar ben de bıraktım. Nedenini tam olarak söyleyemem. Sevdiğim şeyler çok narin ve kırılgandı. Bunu bilmiyordum. Yıkılmaz olduklarını sanıyordum. Ama değillermiş.
- Seni anlayabildiğimi sanmıyorum. Bu saydıkların intiharı düşündürtecek kadar önemli mi?
Biraz inanç, seni bu durumdan kurtaramaz mı?
• Ben karanlığa özlem duyuyorum. Ölmek için dua ediyorum, gerçekten ölmek. Ve ölünce yaşarken tanıdığım insanlarla karşılaşacağımı bilsem ne yapardım bilemiyorum. İnsanlar dünyayı gerçek hâliyle görebilse, hayatlarını gerçek hâliyle görebilseler hayalle ve yanılsamalar olmadan yani bence mümkün olduğunca çabuk ölmemek için ortaya bir tek neden bile süremezlerdi. Bana insanı hiçlik ve ölüme hazırlayan bir tek din göster. Bak, o kilisenin cemaatine katılabilirim işte. Sizinki insanı sadece daha çok hayata hazırlıyor. Hayallere, yanılsamalara ve yalanlara. İnsanın kalbindeki ölüm korkusunu yok edersen bir gün bile yaşayamaz. Bir sonrakinin korkusu olmasa kim bu kabusu ister ki? Tüm neşelerin üstüne baltanın gölgesi düşüyor. Her yol ölümle bitiyor. Her dostluk ve aşk da öyle. İşkence, kayıp, ihanet, acı, elem, yas, aşağılanma, korkunç geçmek bilmeyen hastalıklar… Ve hepsi aynı nihayete eriyor. Senin için, değer vermeyi seçtiğin herkes ve her şey için.