nevazahire

Buraya kadarmış abi.

nevazahire

savaşlar durmuyor, hastalıklar bitmiyor, zaman geçmiyor. gözlerimi kapattığımda da bitmiyor. kendime verdiğim her sözün arkasına sığınıyorum. günler birbirine benzeyeli yedi sene olmuştu. hiçbir anlamı olmayalı yedi saat oldu. balkonlardan sarkıp şarkılar söylüyorum. masadaki tüm kitapların arasında yarım bırakılmış cümleler var. hiçbir şeyi tamamlayamıyorum. bağırırken televizyonun sesini açıyorum kim daha yalancı ayırt edemiyorum. bir ağaca bakarak bitki çayları demliyorum. biraz kantaron, biraz melisa, biraz reyhan. baktığım ağaç uyuyor, ben uyuyamıyorum. kültablasına söndürmeden bırakıyorum sigaraları, unutuluyorum. kalem ve kağıt ile tanıştığımdan beri insanları daha az özlüyorum. duvarda başı boş duran bir çivi daha az yakıyor canımı. kırgınlığa, kızgınlığa, kırıklığa, paramparça saçılan dağınıklığa çarem var. aynadakine yok.

nevazahire

Bu ara asla hayatın içinde değilim. Duramıyorum, eve sığamıyorum, kendime sığamıyorum. Kimsenin hayatına ve kalbine sığamıyorum. Her yer müthiş daralıyor, duvarlar birbirine yaklaşıyor, kapılar kilitleniyor, pencerelere duvarlar örülüyor. Nereye girsem oradan çıkmak istiyorum, mümkün olsa küçük prens gibi terk edeceğim yaşadığım gezegeni. Fakat şanslıyım ki bu ara birçok etkinliğin eş zamanlı olarak tertip edildiği bir süreçten geçiliyor ve ben de sürekli sürekli  dolaşarak kendimi muhteşem bir şekilde oyalayabiliyorum. Aklımı karıştırıyor, her şeyi çorbaya çeviriyorum, sürekli yeni kitaplar alıyorum sürekli yeni sergilere gidiyorum konserler tiyatrolar söyleşiler ve işte orada değilim. Artık olduğum yerden, kendimden çok uzaktayım. Bunun için çok uğraştım, o yüzden biri beni kendime getirmeye kalkarsa bozușuruz muhtemelen. 

nevazahire

Bugün oturdum ölümü düşündüm kirli, acı bir su gibi yürüdü içimde. Dokunduğum, gördüğüm her şeye sindi. Ürperdim, korktum ve biraz şaşırdım. Bugün oturdum ölümü düşündüm, yağmur altında ya da karanlıkta bir başıma kalmış gibi. Sevgilim böylesine alımlıyken. Güz kuşlarının güneye doğru akıp gideceği yol, iyice belirmişken gökyüzünde. Onarırken, sararken hayat çocukların incinmiş gülüşlerini. Artık her park yeri bir apartman inşaatı, her sokak bir otomobil nehriyse de. Bugün oturdum ölümü düşündüm soğuk camlara dayayarak yüzümü. Kuşağımın acısını, kefenlenen gençliğimizi, yaşayan ya da artık yaşamayan dostları. Bugün oturdum ölümü düşündüm
          örterek yüreğime kara bir tülü. Bugün oturdum ölümü düşündüm, kapkara bir gece penceremi dalarken. Öleceğini bile bile karşı koymanın onurunu Yiğitliğin, özverinin, sevginin. Arkadaşlarımın yüreklerinden çıkan özsuyunu. Bugün oturdum ölümü düşündüm, bir darağacında ya da yolda yürürken. Bugün oturdum ölümü düşündüm Yirmi yaşında ve hayat bu kadar güzelken.

nevazahire

sana söyleyecek bir şeyim olsun isterdim. hiç kullanmazdım onu tüketmezdim ama tek bir şey bir kısa cümle belki tek heceli bir sözcük tek bir harf bir ses ünlü ünsüz hiç fark etmez sana söyleyecek sana verecek bir nefesçik niçin hiçbir şey kalmadı elimde çekmecemde abamın altında dilimin ucunda gözümün içinde arıyorum bulsam pamuklara saracağım vazonun içine kirli sepetine güneşliğin arkasına menekşenin dibine baka baka delireceğim hiç mi saklamamıșım kötü günler için hiç mi aklıma gelmemiş sensizlik ihtimal bile mi değilmiş belki ya da acaba dememiş miyim gitmezsin miymiş benim için aptal mıymışım çok. bende bir ceketin bende bir tarağın diş fırçan parfümün ayakkabı bağcığın falan değil bende birrr fotoğrafın bile yok bende seni en son şurada gördüm var bende evin şurasıydı önceden bende kala kala inatçı bi nar lekesi ama bi keşke bi özür bile yok dün seni rüyamda gördüm iyi misin hiç yok ama gördüm işte çok kötü gördüm ne olacak şimdi. yazıklar mı olacak olsun mu ama ben yazıklar değil sana söyleyecek tek bir şeyim olsun isterdim hiç harcamazdım onu seni rahatsız etmezdim yemin ederim yeltenmezdim onu dev kilitli sandıklara ama bende bi tebessüm bende seni görecek olsam bi göz kırpışı bi baş selamı kalmadı büyüdükçe büyüyen koocccaman bir korkuluk var aramızda baktıkça kalbimin aklı çıkacak gibi oluyor ama bende zaten hiiçç mahsul kalmadı boşuna kovmasak mı şu kargaları. 

nevazahire

bazı şeyler freni patlamış kamyon gibi üstelik yokuş aşağı son sürat gidiyor, tutamıyorum, bir şeyler çok kötüye gidiyor, ya birine ya bir yere çarpacak ve ben hasarı az çok tahmin edebiliyorum, sonrası için takatim, herhangi bir eczam yahut biraz olsun şifam yok, dehşetle ve son derece çaresiz, seyredeceğim olan biteni muhtemelen, dehşetle ve keşke böyle olmasaydı diyerek, böyle olmaması için elimden bir şey gelmediğini bilerek. şimdi korkuyla bakıyorum, bir şeyler çok kötüye gidiyor, tutamıyorum. ama kimsenin siper olmasını istemiyorum. kimseden kahramanlık dilenmiyorum. her şey tamamen mahvolduğunda bütün kaygı bitecek, biliyorum. 

nevazahire

İçim acıyor leyla, ciğerim sökülüyor yerinden. Bakma böyle hâlime. İt gibi de korkuyorum her halttan. Bir kez bıraksam bir daha geçemem bomboş yoldan bile. Hani bilmem kaç yaşında öğrettiler ya bize önce sağ sonra sol sonr- böyle miydi bu. Bundan bile bıktım ben. Öyle düşün ki, bakasım gelmiyor. çok geçmedim mi ben o yollardan bir başıma. Çok aştım ben o dağları. biliyorsun sen. Oturayım mı ben az, yemin olsun dinlenmek değil bu. Şu nefesi bir vereyim. İçimde çürüdü, yetmez mi. Çok korkuyorum, ama sen korkma kızılcık şerbeti içtim ben. 

nevazahire

Kimse beni sevmiyor İbrâhim abi, hiç kimse sırtım açık kaldığın da üzerimi örtmüyor. Herkes için önemsizim ben. Artık hastalandığım da annem bile bana çorba kaynatmıyor. Sevdiğim yemekleri yapmayıp, başımı sıvazlamıyor. İbrâhim abi, ben öldüm de haberim mi yok.