fatihSERBEY

Bir yağmur bir ateş 
          	Bir gözlerin bir de dudakların 
          	Sonunda ya eriyip yok olacağım
          	Ya da yeşerip göğe ulaşacağım

fatihSERBEY

Neyine güveneceksin Zaman herkesten çalarken yaptığın hangi işle gurur duyacaksın
          
          yağım eksik tuzum eksik derdine düşmüşsün
          Dünya denen İbretlik tabloda savrulmuş da savrulmuşsun
          
          Ya yollarda kaybolmuşsun ya da kendini kaybetmişsin
          
          Ben hala gözlerinde yeşeren otları 
          Saçlarında buğdayları hasat ederken
          
          Neyi kazanmaya çalışıyorsun da 
          Aşktan kaçıp yoksul yaşıyorsun
          

fatihSERBEY

Şiir kalemle değil yürekle yazılır Azizim
          Bitmeyen bir acı,dert,hasret varsa yüreğinde 
          SİS’i görmüş ÇİLE’yi çekmişse yüreğin
          Kelime ordusuna hükmedersin 
          Beyaz atının üstünde yalın kılıç Azizim 
          
          Sonra bir bakmışsın yüreklere işliyor sözlerin
          Kelimeler alev alıyor ağzında 
          Kimselerin çoğu sana hayran olurken
          Birazı da acır durur haline Azizim
          
          Binlerce kelime hazır kıta bekler emrini
          İstersen Bazı gönüllere en seçkin kelimelerini 
          Kürşat ya da Kültigin gibi salarsın
          Fethetmekle kalmaz destan gibi 
          Dillere pelesenk olurlar
          Tabi Eğer istediğin şöhretse azizim
          
          Bazen de kızarsın ya hani!
          ordunu salarsın sevdiğine,kızdığına…
          Yakıp yıksın, taş üstünde taş bırakmasın diye 
          gönlün huzur bulsun diye saldırırsın ya tüm gücünle
          Olmaz Azizim yine de olmaz!
          Ne yaparsan yap olmaz!
          Hiçbir şey ilaç olup o ilk yarayı kapatamaz Azizim 
          

fatihSERBEY

Bir hapishanedeyim başımda gardiyanlar
          Dört duvar ve yavaş yavaş çürüten bir nem
          
          Bilmiyorum neden koymuşlar ufacık bir pencere
          Hürriyet’te bakmak bile zor olsun diye en tepede
          Her seferinde sandalyeye çıkıp gökyüzüne bakmak 
          Hür kuşların kanat çırpışını izlemek
          
          Duvarlarıma resimler değil sadece seni çiziyorum
          Ormanları gözüne
          Başak tarlalarını saçına
          Denizleri elbisene 
          İncileri dişlerine 
          Yakutları dudağına çiziyorum 
          Hayatı sende bulmak
          Kendimi kaşlarında kaybetmek için
          
          
          

fatihSERBEY

Bir müzeyyen Senar çalsa gramafonda 
          Melodisi anason kokusuna karışsa tatlı tatlı
          
          Denizi karşıma alsam ve mehtap üstünde parlasa
          Dalgalarla konuşup seni anlatsam gizli saklı
          
          İki tek atsam yeter  
          kumsalda o beyaz elbiselerinle 
          O zerafet ve asaletinle 
          bana doğru yürüsen 
          Gönlümde alev fırtınaları
          gözlerimde nemli bakışlarla
          O ana saplanıp kalsam 
          

fatihSERBEY

Size bir sır vereyim kimsenin bilmediği
          
          Gökyüzünde asılı duran ve sahibini bekleyen o elbise
          
          sarraf meleklerin Yıldız tozuyla 
          İşlediği…
          pırlanta süslü o büyülü elbise…
          adı ZERRAF
          
          Yeryüzünde deli divane o elbiseyi arayan milyonlarca kadın
          Her gece rüyasını görüp ilham alan binlerce terzi
          
          Boş yere uğraşıp dururlar yüzyıllardır
          
          Çünkü o elbiseyi sadece endamı yüzü ve ruhu güzel nadir kadın hakeder
          
          Ve onların üstünde en kötü elbise ZERRAF olur
          
          
          

fatihSERBEY

Bir fırçam olsa bir de tuvalim
          Bir de En iyi ressam olsam 
          Yine seni çizemem biliyorum
          
          Sen dur karşımda otur sandalyene
          Ben arkana deniz çizeyim 
          Üstünde yükselen mehtabı…
          
          Denizin üstünde sahibi belli olmayan gümüşi parıltılar 
          Mehtaptan sana doğru
          Ya da senden mehtaba doğru 
          
          
          

fatihSERBEY

Ha gayret,hasret sona erecek 
          Yine Yolların dediği olacak
          Kavuşmak nasipse şayet
          Sılamın köpüklü denizleri 
          Hoş geldin,yine geldin
          merhaba diyecek
          
          Kavuşmak nasipse şayet
          Hiç gitmeyecekmiş gibi kucaklayıp
          Sokaklarıma kaldırımlarıma dağlarıma
          Kavuşmak nasipse şayet
          Gizlice,çok derinden,belli etmeyip
          Çocukluğuma gençliğime aşklarıma
          Maziye bakıp bırakacam kendimi kollarına