bulamazdim

Gitmeseydi,
          	
          	Çok güzel bir hayatımız olabilirdi. Çok paramız olmazdı belki ama çok neşeli olabilirdik çok zaman. Oturup her akşam pek kimsenin bilmediği güzel filmler izlerdik, tatil günlerinde gidip rakı içerken dinleyeceğimiz plaklar seçerdik eski eşyalar satan dükkânlardan, kışları dışarıda kar yağarken ışıkları söndürüp evimizin perdelerini açardık sonuna kadar, Türk kahvesi yapardım ikimiz için. Hiç konuşmadan kahvelerimizi yudumlar, radyo tiyatrosu dinlerdik kar yağışını izlerken. Tiyatro ve kahveler bittiğinde, filmlerden konuşurduk, kitaplardan, sanattan, memleket meselelerinden, İkinci Yeni şairlerinden falan. Sonra ben birkaç dize okurdum ona Cemal Süreya'dan. O da çok sever çünkü Cemalettin Seber'i. Sevdiğimiz şeylerden bahsederdik işte hep. Ben en çok onu anlatırdım, ondan bahsederdim yüzüne karşı. Sonra usulca çekilip köşeme, ben öldükten sonra saklaması için bırakacağım mektuplardan bir tane daha yazardım. Dedikodusunu bile yapardık 17 numarada oturan komşumuzun. Uyuma vakti geldiğinde ise, ben saçlarına bir öpücük kondurup öyle dalardım cennet gibi düşlere. Zaten ona sarıldığım bir gecenin içinde cehennemin işi ne ki? 

bulamazdim

Ama gitti işte.
          	  
          	  Bunlar o kadar naif tasarlanmış şeylerdi ki, bir başkasıyla yaşama fikri bütün bunları, mükemmel itici. Bunları bir başkasıyla yaşamaktansa, tek başına yaşayan, kimsesiz, aksi bir ihtiyar olarak yaşamak daha cazip, hayatını arabesk şarkılara ve rakı şişelerine gömen…
          	  
          	  Bilmiyorum işte. Bilmiyorum. Ne tanrının varlığı umrumda, ne İsa'nın yaralı elleri için endişeleniyorum, ne de yaşama uğraşı… 
          	  
          	  Quantum fiziğini sikeyim, kahrolsun atomlar, nötronlar, protonlar. Uzay projeleri yerin dibine batsın, teknoloji çağınızı da alıp siktirin ulan burdan. Ben… Ben, başını omzuma yasladıktan, üşüyen ellerini Galata'nın dibinde ısıttıktan sonra nefesimle, bağırmıştım içimdeki bütün küfürbaz kavimlere; 
          	  
          	  ‘Durdurun dünyayı binecek var!' 
          	  
          	  Ama gitti işte
          	  Gitti.
          	  
          	  Siktir olup gitti. Bilinmezliğe falan değil, öyle tanıdık, öyle de bildiğim yerlere gitti ki. Damarlarımda dolaşan yüzlerce paslı çivi etkisi 
Reply

bulamazdim

Gitmeseydi,
          
          Çok güzel bir hayatımız olabilirdi. Çok paramız olmazdı belki ama çok neşeli olabilirdik çok zaman. Oturup her akşam pek kimsenin bilmediği güzel filmler izlerdik, tatil günlerinde gidip rakı içerken dinleyeceğimiz plaklar seçerdik eski eşyalar satan dükkânlardan, kışları dışarıda kar yağarken ışıkları söndürüp evimizin perdelerini açardık sonuna kadar, Türk kahvesi yapardım ikimiz için. Hiç konuşmadan kahvelerimizi yudumlar, radyo tiyatrosu dinlerdik kar yağışını izlerken. Tiyatro ve kahveler bittiğinde, filmlerden konuşurduk, kitaplardan, sanattan, memleket meselelerinden, İkinci Yeni şairlerinden falan. Sonra ben birkaç dize okurdum ona Cemal Süreya'dan. O da çok sever çünkü Cemalettin Seber'i. Sevdiğimiz şeylerden bahsederdik işte hep. Ben en çok onu anlatırdım, ondan bahsederdim yüzüne karşı. Sonra usulca çekilip köşeme, ben öldükten sonra saklaması için bırakacağım mektuplardan bir tane daha yazardım. Dedikodusunu bile yapardık 17 numarada oturan komşumuzun. Uyuma vakti geldiğinde ise, ben saçlarına bir öpücük kondurup öyle dalardım cennet gibi düşlere. Zaten ona sarıldığım bir gecenin içinde cehennemin işi ne ki? 

bulamazdim

Ama gitti işte.
            
            Bunlar o kadar naif tasarlanmış şeylerdi ki, bir başkasıyla yaşama fikri bütün bunları, mükemmel itici. Bunları bir başkasıyla yaşamaktansa, tek başına yaşayan, kimsesiz, aksi bir ihtiyar olarak yaşamak daha cazip, hayatını arabesk şarkılara ve rakı şişelerine gömen…
            
            Bilmiyorum işte. Bilmiyorum. Ne tanrının varlığı umrumda, ne İsa'nın yaralı elleri için endişeleniyorum, ne de yaşama uğraşı… 
            
            Quantum fiziğini sikeyim, kahrolsun atomlar, nötronlar, protonlar. Uzay projeleri yerin dibine batsın, teknoloji çağınızı da alıp siktirin ulan burdan. Ben… Ben, başını omzuma yasladıktan, üşüyen ellerini Galata'nın dibinde ısıttıktan sonra nefesimle, bağırmıştım içimdeki bütün küfürbaz kavimlere; 
            
            ‘Durdurun dünyayı binecek var!' 
            
            Ama gitti işte
            Gitti.
            
            Siktir olup gitti. Bilinmezliğe falan değil, öyle tanıdık, öyle de bildiğim yerlere gitti ki. Damarlarımda dolaşan yüzlerce paslı çivi etkisi 
Reply

bulamazdim

sana kentler dolusu maviler getirmiştim trenler içinde. yıkılmış geçmişimizin altında kalan geleceğin bedeninde ceset moru çiçekler bize benzeyen bir gökyüzü kafamızın üstünde avucumda bir sürü delik,  yalan yanlış portreleri yırtıp bir tek sana inandım peygamberler içinde şimdi bana bir doz siyanür yeter.

bulamazdim

rüyadan uyandık Adem kadar çıplağız. Yalan, artık bir erdem çeşidi. Sana güzellemeler yazacaktım üflemekten eski dudaklarımı öpecektim bir kış sabahı soğuk boynundan. Öksürmeden tükürdüğüm kanlanan falan gözaltında şimdi şimdi. Sana kentler dolusu maviler getirmiştim devrilen trenlere. Geceyi boyayacaktık yüzümüzde militan maskeleri. Çünkü huzur süpermarketlerde satılmıyordu bebeğim gerçekler hep saplanır.
Reply

bulamazdim

Banyosunun duvarlarında yumruk izleri olan bir adamla muhabbet ediyorsunuz şu an. Benimle kalmanıza gerek yok. Suyun sesi bastırıyor gözyaşlarımı. Yine buz gibi su, ayılamıyorum. Beynimi benden alan maddelere esir düştüm. Çıkmak da istemiyorum hayallerimi halüsinasyonlarla yaşamaktan. Gerçeklere kafa tutarken, yalnız başıma dans ediyorum. Artık bunlarda monotonlaştı diyip bedenimi uyuşturucak alkolden bile uzaklaşıyorum. Ayağımın altındaki tabureyi iteklemek mi bu? Boğazıma ip değil anılar bağlı. 
          Boğuluyorum. 
          Daha derine inmek isterken nefessiz kalmak bu! Ölümle dans edebileceğini düşünmemelisin dostum. 
          Giy üzerini hadi, kefen bu geceye yakışmadı. 
          Ağzında bir nakaratın ıslığıyla yürü. 
          Karşıdakilere ters ters bak.
          Dayağını ye!
          Gözlerini morart.
          Hayat kadar karart.
          Dudağından akan kırmızıyı tükür.
          Islığınla yoluna devam et. 
          Korkuyla bakan insanlara gülümse!
          Yaralandığın yerden gülüyorsun hayata. 
          Tabi bu hayatsa.

bulamazdim

Seni öldürüyorum ben. Sokaklarımda bir cinayet olarak kalacaksın. Kulaklarım işitmiyor şarkıları, türküleri, notaları. Bir rüzgar girmiş ruhuma, alıp gidememiş en uzaklara. Anılar silinsin diye her gece kutu kutu ilaç, şişe şişe rakı içiyorum. Her şey bitti diyorum içimden. Herkes gitti. Fakat ben hala neden yaşıyorum, nefes almaya devam ediyorum? Düşünmeyi bile bıraktım sorular cevapsız artık. Sen de bekleme beni. Adım atmayacağım. Oturup insanların otobüs durağı olacağım. Birisi gelecek ve bir başkasını bulana kadar yanımda oturacak sonra otobüsüyle gidecek. Ben hep burada kalacağım. Çürüyen bedenimi bir gün yıkıp çöpe atacaklar. O güne kadar fazla alkol içmiş birinin kustuğu kusmuğunu, ağlayan bir genç kızın göz yaşını, yorulmuş bir annenin pazar poşetlerini, bir köpeğin sidiğini, bir çocuğun çikolatasının çöpünü göreceğim. Daha fazlasını da göreceğim. Lakin hiç biri umurumda olmayacak.

bulamazdim

"Allah'ın gücüne gider mi bilmem verdiği candan bıktım usta" derken Müslüm baba, 17 yaşında bir çocuk kadehini sana kaldırdı. Rakısını fondipledi. O masada bayıldı. Sızdı. Hayatını göz önüne alıp bakacaktı yoksa. Baksaydı o gece bir milli eğitim bakanı öldürülebilir, bir baba bıçaklanıp, bir sevgilinin gözlerinin içine bakarak annesinin karşısında o 17 yaşındaki çocuk intihar edebilirdi. O çocuk sızdı. O çocuk şimdi 20'li yaşlarında o gece sızdığı gibi bir daha sızamadı.

bulamazdim

Sonra da rakı masasına hiç oturmadı. 
Reply

bulamazdim

Dün gece ayyaşlığımı tek başıma kurduğum rakı masasında bıraktım. Yarım kalan şişeyi döktüm. Kadehten yarım bir yudum alıp, denizin kıyısında bıraktım. Masayı bıraktım olduğu gibi. Son son anlattım her şeyi denize. Yürüdüm gittim. Arabayı bıraktım olduğu gibi kilitlemeden anahtar kontakta. Biz bu masada üç kişiydik tek ben kalmıştım. Diğer herkes hayatını bir düzene bir yola sokmuştu da bir ben kalmıştım. O iki kişiyi aradım, " ben rakıyı bıraktım." dedim. Meğersem her gün diyormuşum bunu. Bu sefer farklı diyecektim ki alkollü olduğumu anlayıp suratıma kapadılar telefonu. Onlar uykularına dalıp bilmem kaçıncı rüyalarına daldılar, ben de kendi içime.
          İçime daldım baktım geçmiş. Şaka değil her şey geçmiş. Ben geçmedi zannederken aslında her şey çoktan geçmiş. Benden gitmiş her şey, lan bitmiş diyorum! Tabi kendime. Ne yapayım amına koyayım başka kimse bırakmadım hayatımda. Ben yapabildim, fark edebildim geçmiş olduğunu. Ben şimdi buraları da terk ederim. Klasik ben işte amınakoyim. Kalkarım ayağa koşarım. Ben de insanlar gibi paramın telaşına düşer, arabası evi der siyasete dalar benliğimi unuturum bu blogda burada kalır. 
          Haydi hazırlan gidiyoruz uzaklara.

bulamazdim

Hayallere inanmış bir aptaldım
          Tesadüflerle örülü duvarların arasında yaşayan
          Bir banka iki yabancı gibi oturduk
          Bir bankta iki yabancı gibi
          Tanıdık bir şarkı ele verdi bizi 
          Geçmişe karşı büyük günah işledik.
          Dalgalar konuştu
          Rüzgar konuştu
          Sessizlik konuştu
          Ben sustum.
          Ben sustum belki aklından seni öptüğüm bir gün geçiyordur diye
          Bir savaş hattından salınarak geçer gibi
          Dünden bugüne geldim
          Ellerim kan içinde. 
          Gömdüğümüz yerden çıkartıp az konuşulan güzel şeyleri
          Ellerimi oynatmadan yerinden 
          Ellerinden tuttu ellerim.
          Bir ihbar telefonu kadar tedirgindim
          Öldüğüm yollardan yürürken birlikte
          Kaldırımda bıraktığım kan lekelerini görüp de elimi tutarsın diye
          Tanrıya ve eylüle teşekkürler
          Beni kendime bağışladı
          Yüzümde bir tır dolusu kaçak ceset vardı
          Dişlerimi sıktıkça suratıma yağdı.
          Hayat boyu bir kez görülen 
          Bir doğa olayına bakar gibi hayret ederken kendime;
          Merak etme sevgilim
          Güzel bir tablo gibi hatırlayacağım seni