Description
-İkinci yayımdır, kurgu değişmiştir.- Herkesin kendi içinde beslediği, besleyip de üzerine titrediği hayalleri vardır. Genç kızların sandık lekesi tutmuş çeyizleri, erkeklerin helaline sakladığı elleri, eli öpülesi yaşlılarımızın da ilmek ilmek dokuduğu örgüleri vardır mesela. Böyledir hayat At Pazarı'nda. Bir kadın karşı komşusunu tanımaz, onu kendinden iyi bilir. Bir adam yan dükkandaki esnafın yardımına koşmaz, ona tüm varlığını adardı. Bir de gençleri vardı oranın. Gençleri... Umutlarını yarınlarla, yarınlarını hayalleriyle süsleyen muhafazakar, edebiyat tutkunu, idealist, hedefi Asım'ın nesli olan gençleri... Onlar bazen berber dükkanı önünde gelen geçenin halini hatırını soran bir çırak, bazen kalın hukuk kitaplarının altında ezilen avukat adayları, bazen de her gününün yoğun bir tempoyla geçiyor olmasınsan şikayet eden tıp doktorlarıydı. İşte böylesine özenilesi, böylesine naif bir mahallenin gözbebeğiydi Meryem. Küçücük ailesinde prenses, pazar alışverişinden dönerken ten rengi tül çoraplarını ayaklarına kadar sıyıran teyzelerin gözünde ideal gelin adayı, en yakın arkadaşının nezdinde dünyanın en temiz kalpli insanıydı. O güzelliği konuşmaz, güzelliği ondan konuştururdu her yerde. Hele bir de başka rengi bulunmayan siyah başörtüsünü ay gibi parlayan yüzüne geçirip, örtünün kalanlarını göğüslerinden aşağı salarak taçlandırdığında ise çiçeği burnunda gelinleri boş bulundurup kıskandırıyordu bile. Ve yıllardır boş duran karşı evin yeni sakinleri neşelendirdi sokaklarını. Bir Yusuf güzelliği tanıdı, adını bilmeden Yusuf dedi ona. Kendisi de Meryem'i oldu. Yusuf ile Züleyha değillerdi belki ama; Yusuf ile Meryem oluvermişlerdi bir anda. Haram gözlerle buluşmamak için kılıktan kılığa giren bir Yusuf ile, ellerini helalini bekleyen bir hazine gibi koruyan bir Meryem'in hikay
Takkelim
